İTKİB Ekspres: Dünyadan Haberler 2025 Şubat

İTKİB Ekspres: Dünyadan Haberler

🌍2025'te Modanın Görünümü: Önümüzdeki Yıl Neler Beklenmeli?

Sektör daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru kayarken aynı zamanda yaratıcı ve üst düzey yöneticilerle ilgili değişikliklerle, lüks sektöründeki yasal engellerle ve zorluklarla da karşı karşıya kalıyor.

2024'te başlayan bazı değişimler moda endüstrisinde derin etkiler yaratacak. Örneğin yapay zekanın birçok platformda uygulanmasına yönelik artan bir baskı var ve bu durum, müşterilerin markalarla etkileşimini değiştirebilir. Aynı zamanda, bazı şirketler sahte ürünleri ve taklitleri önlemek için yenilikçi teknolojiler kullanmaya başlayacak.

Bu sırada, tedarik stratejileri giderek daha karmaşık hale gelebilir çünkü üreticiler, daha sürdürülebilir bir endüstri yaratmaya yönelik yeni düzenlemelere uyum sağlamaya çalışıyor. Bunun yanı sıra, yeni bir ABD yeni yönetiminden gelebilecek olası yeni gümrük vergileri, moda sektörünün kâr marjlarını olumsuz etkileyebilir.

Bunlara ek olarak, birçok şirket, tüketicilerden, rakiplerinden ve hükümet kurumlarından gelen hukuki zorluklarla karşı karşıya ve sektördeki üst düzey yöneticilerdeki değişimler, markalar için daha fazla stratejik dönüşüme yol açabilir.

Tasarım açısından, birçok markada yaşanan yaratıcı yönetmen değişimleri, podyum ve kırmızı halı trendlerini büyük ölçüde etkileyebilir. Aynı zamanda, lüks markalar, bütçesine daha duyarlı hale gelen tüketicilere hitap etmenin yeni yollarını bulmak zorunda kalacak.

🌍Avrupa Birliği Güvenli Olmayan Ürünlerden E-Ticaret Platformlarını Sorumlu Tutacak

Avrupa Birliği, çevrimiçi satılan tehlikeli veya yasa dışı ürünlerden Temu, Shein ve Amazon gibi e-ticaret platformlarını sorumlu tutmayı planlıyor.

Gümrük reformları, çevrim içi platformları, mallar AB'ye ulaşmadan önce veri sağlamaya zorlayacak ve böylece yetkililerin paketleri daha iyi kontrol etmesine ve denetlemesine olanak tanıyacak. Taslak teklife göre, yeni düzenlemeler bu doğrultuda şekillendirilecek.

Şu anda, AB'de çevrim içi alışveriş yapan herkes, gümrük işlemleri açısından ithalatçı olarak kabul ediliyor. Ancak yeni reformla birlikte sorumluluk, doğrudan e-ticaret platformlarına yüklenecek.

Online perakendeciler, ilgili gümrük vergisi ve KDV'yi toplamakla yükümlü olacak ve ürünlerin diğer AB gerekliliklerine uygunluğunu sağlamaları gerekecek. AB'nin 27 ulusal gümrük otoritesine ait veriler tek bir havuzda toplanacak ve yeni bir merkezi AB Gümrük Otoritesi (EUCA) kurulacak.

Taslak teklife göre EUCA'nın bu bilgiler doğrultusunda ürünleri tarayabileceğini ve olası riskleri daha mallar taşınmadan veya fiziksel olarak AB'ye ulaşmadan önce tespit edebileceği belirtiliyor.

🌍Tekstil Atıklarını %80 Azaltmaya Yönelik AB Girişimi 2. Safhaya Geçiyor

Artan tekstil atığı sorununu çözmeye yönelik AB destekli tExtended projesi, iki yıllık araştırmanın ardından ikinci aşamaya geçiyor. 15 milyon Euro'luk dört yıllık girişim, tekstilin geri kazanımı, yeniden kullanım, değer geri kazanımı ve geri dönüşümü için uygulanabilir yöntemleri sergilemeyi amaçlayan bir stratejik plan geliştiriyor.

Projenin İkinci Aşaması, çerçevenin sanayi-kentsel simbiyoz ortamında test edilmesini ve tekstil atığını %80 oranında azaltma kapasitesinin doğrulanmasını içeriyor.

Tekstil atığı sorununun hızla büyümesi, Avrupa ve dünya genelinde giderek daha fazla önem kazanıyor. Avrupa Komisyonu, atık yönetimi konusundaki öncelikleri arasında tekstil ve plastikleri kritik alanlar olarak belirledi.

Bu ikinci aşamada, Plastik Teknoloji Merkezi AIMPLAS, farklı segmentlerde önemli bir rol üstleniyor.

AIMPLAS, malzeme tanımlama ve kategorilendirme üzerine yoğunlaşarak ileri teknolojilerden yararlanıyor. VTT ile yaptığı iş birliği kapsamında optik sensörler (NIR, RGB ve hiperspektral kameralar) kullanılarak tekstil bileşenlerinin geri dönüşüm gereksinimlerine uygunluğunu tespit etmeyi amaçlıyor.

Ayrıca, elektrostatik ve triboelektrik yöntemlerle tekstil dışı unsurları ayırma teknikleri geliştiriliyor ve giysileri türlerine göre kategorize edebilmek için hava ayırma süreçleri üzerinde çalışılıyor.

Bu gelişmeler, tekstil bileşenlerini işleyebilecek pilot ölçekli özel ekipmanlarla destekleniyor. AIMPLAS ayrıca, tekstil atıklarından polivinil klorür (PVC) çözme işlemleri üzerinde çalışarak geri dönüştürülebilir malzeme oranını artırmayı hedefliyor.

Bunun yanı sıra, AIMPLAS, poliüretan köpüklerin kimyasal geri dönüşüm sürecini geliştirerek polioller elde etmeye ve bu malzemeleri yeni poliüretan köpük üretimine yeniden entegre etmeye odaklanıyor.

 

Avrupa Genelinde Uygulama ve Toplumsal Katılım

tExtended projesinin faaliyetleri, Finlandiya, İsveç, Belçika, Fransa, İrlanda, Letonya, Slovakya, İspanya, Portekiz ve İsviçre gibi konsorsiyum üyesi ülkelerde yürütülüyor ve pan-Avrupa ölçeğinde bir demonstratör geliştiriliyor.

Ayrıca, bölgesel bazda gerçekleştirilen yerel çalışmalar, projenin genişletilebilirliğini değerlendirmeyi amaçlıyor.

Avrupa Komisyonu'nun Horizon Europe araştırma ve yenilik programı tarafından desteklenen tExtended, tekstil sektöründe toplumsal katılımı artırmaya da odaklanıyor.

Kamuoyunu sürdürülebilir uygulamalar ve döngüsel ekonomi konusunda bilinçlendirmek amacıyla toplum aktörlerini sürece dahil ederek, kullanılmış tekstillerin ön tasnifi ve geri dönüşümüne teşvik ediyor.

tExtended, sürdürülebilir bir tekstil ekosistemi oluşturmak için bir ana plan geliştirme sürecinde ilerlerken, aynı zamanda ileri dönüştürme (upcycling) süreçlerini iyileştirmiş ve veri odaklı döngüsel bir model konsept geliştiriyor.

🌍2025'te Küresel Moda Tedarik Zinciri Jepolitik Gelişmelerden Nasıl Etkilenecek?

2025 yılı itibariyle küresel pandeminin moda tedarik zincirini altüst etmesinin üzerinden beş yıl geçmiş olacak. Moda tedarik yöneticileri, tedarik zinciri dayanıklı kılmak için çeşitlendirmenin kritik olduğunu fark ettiler. Bazı moda markaları da tedarikçileri birer iş ortağı olarak görmenin herkesin başarısı için önemli olduğunu kavradı.

 

2025'te Modayı Bekleyen Başlıca Jeopolitik Tehditler Neler?

Delaware Üniversitesi Moda ve Tekstil Çalışmaları Profesörü Dr. Sheng Lu, 2025'te moda tedarik zincirini etkileyen ana jeopolitik tehditlerin halihazırda devam eden krizler olduğunu belirtiyor.

Kızıldeniz krizine ilişkin olarak, büyük taşıyıcı firmaların Kızıldeniz'i bypass ederek rotalarını değiştirmesi nedeniyle 2024'te Süveyş Kanalı'ndan geçen konteyner hacmi 2023'e kıyasla %75 azaldı.

Dr. Lu'ya göre ayrıca;

Güneydoğu Asya'dan ABD Doğu Kıyısı'na ulaşım süresi %40'tan fazla arttıGüneydoğu Asya'dan Avrupa'ya sevkiyat süreleri %30'dan fazla uzadıÇin'den Avrupa'ya ulaşım süreleri %25 arttı Ancak Dr. Lu, Gazze'deki ateşkesin bu krizin hafiflemesine yardımcı olabileceğini ve 2025'te deniz taşımacılığının kademeli olarak eski rotalarına dönebileceğini belirtiyor.

Öte yandan, McKinsey & Company'nin "Yeni Jeopolitik Belirsizlikle Başa Çıkmak" başlıklı podcast'ine göre, Avrupa şirketleri Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle şimdiden 100 milyar dolarlık değer kaybına uğradı.

 

ABD-Çin Ticari İlişkileri

Aside from ongoing conflicts, Dr Lu suggests a rocky US-China relationship during Trump's second term is a key “concern”.

Dr. Lu, Trump'ın ikinci döneminde ABD-Çin ilişkilerinin daha da zorlu hale geleceğini ve bunun önemli bir endişe kaynağı olduğunu belirtiyor:

"America First Trade Policy" kapsamında yeni gümrük vergileri gelebilir.Çin'in ABD ile Kalıcı Normal Ticaret İlişkisi (PNTR) iptal edilebilir.ABD ve Çin'deki şirketlere yeni yatırım kısıtlamaları getirilebilir.

ABD'den Dünyanın Geri Kalanına Yönelik Gümrük Vergisi Politikaları

Uluslararası Giyim Federasyonu (IAF) genel sekreteri Matthijs Crietee, ABD'nin yüksek gümrük tarifelerinin küresel moda endüstrisi için ciddi bir tehdit oluşturduğunu söylüyor.

Euratex (Avrupa Tekstil ve Konfeksiyon Sektörünün Sesi), Trump'ın AB mallarına ek vergi uygulama tehdidinden büyük endişe duyuyor.

Bu tür önlemler, Çin'in AB pazarına fazla kapasite yönlendirmesine ve haksız rekabetin ortaya çıkmasına neden olabilir.

Crietee'ye göre markalar, gümrük vergilerinin maliyetini doğrudan tüketiciye yansıtmak yerine üreticilere yüklemeye çalışacak.

IAF, artan düzenleyici yükler, iklim değişikliği ve ticaret yollarındaki aksaklıkların tedarik zinciri maliyetlerini artırdığını vurguluyor. Bu nedenle, moda endüstrisinin tedarik zinciri verimsizliklerinden kaynaklanan maliyetleri azaltması gerekiyor.

 

Çin, ABD dışındaki ticari ortaklıklarını genişletiyor

Çin-ABD rekabetiyle bağlantılı bir başka tehdidin de Çin'in "Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) ve Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) üyeleriyle ticari ilişkilerini genişletmesi" olduğunu belirten Dr. Lu, 2022 yılından bu yana RCEP'te yer alan Doğu Asya Ülkeleri Birliği üyelerinin (ASEAN) ABD'yi geride bırakarak, özellikle tekstil hammaddeleri açısından Çin'in en büyük tekstil ve hazır giyim ihracat pazarı haline geleceğini ifade ediyor.

Benzer bir şekilde 2024 yılında Çin'in tekstil ve hazır giyim ihracatının yarısından fazlasının BRICS üyelerine gittiğini söyleyen Dr. Lu, “Çin'in, Brezilya'dan pamuk ithalatını artırması ve aynı zamanda Dominik Cumhuriyeti-Orta Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (CAFTA-DR) üyesi olan Nikaragua ile yeni bir ticaret anlaşması imzalaması nedeniyle Çin'in Güney ve Orta Amerika ülkeleriyle güçlendirilmiş ticari bağları, bölgesel tekstil ve ticaret sektörünü karmaşık hale getirebilir. hazır giyim ticareti aşağıya doğru akıyor” diye açıklıyor.

 

Döviz Dalgalanmaları ve Enflasyon

IAF başkanı Cem Altan, Türkiye, Bangladeş ve Vietnam gibi kilit kaynak bölgelerindeki ekonomik istikrarsızlık ve enflasyonist baskıların 2025 yılında fiyatlandırma ve maliyet yapılarını etkilemeye devam edeceğini belirtirken, artan maliyetler ve marj baskılarının artan nakliye maliyetleri, alternatif kaynak bölgelerindeki yüksek işçi ücretleri ve daha katı sürdürülebilirlik düzenlemelerine uyum gibi başlıkların kâr marjları üzerinde baskı oluşturduğunu vurguladı.

 

İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik

Uluslar iklim ve çevre yönetimi konusunda bölünmüş durumdayken, moda şirketleri iklimle bağlantılı tedarik zinciri kesintileriyle daha sık karşılaşıldığını belirten Dr. Lu, ABD'nin Paris Anlaşması'ndan çekilmesinin Çin ve Hindistan'ı emisyon azaltma taahhütlerini yerine getirme konusunda daha tereddütlü hale getirebileceğini ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik küresel çabaları engelleyebileceğini öne sürüyor.

Bu aynı zamanda ABD merkezli moda şirketlerini ticari operasyonlarının çevresel etkilerini hafifletmeye yönelik çabalarını gösterme konusunda dezavantajlı duruma düşürebilir; özellikle de birçok ABD moda markasının pek çok çevre düzenlemesinin yeni uygulamaya konulduğu veya geliştirilmekte olduğu Avrupa'da satış yapmasından dolayı.

 

ABD moda sektörü, jeopolitik tehditlerle başa çıkmak için yakın kıyıya ve sorumlu kaynak kullanımına odaklanıyor

Amerikan Giyim ve Ayakkabı Birliği (AAFA) CEO'su ve başkanı Steve Lamar, birbirine bağlı bir küresel tedarik zincirine duyulan ihtiyacı sürdürüyor.

Bu jeopolitik ortamda her an yeni fırsatların ve zorlukların ortaya çıkabileceğini, bu nedenle bilgi ve ortaklığın anahtar olacağını öne süren Lamar, rekabetçi kalmak ve dayanıklılık oluşturmak için şirketler çevik, katılımcı ve bilgili olmalarının isteneceğini, açıkça tanımlanmış, uygulanabilir, etkili, öngörülebilir ve şeffaf ticaret, gümrük, lojistik, etiketleme ve ABD üretim politikalarını içeren akıllı ticaret paketlerini savunmak için AAFA'nın üyeleriyle birlikte hareket edeceğini ifade etti.

ABD'deki dikilmiş ürün tedarikçilerine yönelik sektör birliği olan Amerika Kıtası Dikiş Ürünleri Ekipmanları ve Tedarikçileri (SPESA) ise Amerika kıtasındaki kıyıya yakın çalışmanın ve üretimi ABD'ye yeniden bağlamanın mevcut jeopolitik tehditlerin çoğunun üstesinden geleceğini öne sürüyor. SPESA, aktif giyim markalarının programlarını geri getirmesiyle kıyıya yakınlaşmanın gerçekleştiğini ekliyor ancak "bu yıl daha fazlasının gelişeceğini ve büyüme arayışında olacağını tahmin ediyor."

 

Asya'nın moda tedarik zinciri, ABD-Çin ticaret savaşının yeni kazananlarını öngörüyor

Sri Lanka'dan Birleşik Giyim Birliği Forumu (JAAF) Genel Sekreteri Yohan Lawrence Asya moda tedarik zincirinin "jeopolitik kaygılara son derece duyarlı" olduğunu, özellikle Sri Lanka için ufukta görünen en büyük savaşın Çin'den ve potansiyel olarak diğer ülkelerden gelen hazır giyim ürünlerine yönelik potansiyel gümrük vergilerinin "etki yaratacağı" ABD-Çin ticaret savaşı olduğunu kaydediyor.

Sri Lanka'nın bu durumdan faydalanabileceği düşünülürken, daha önce Vietnam gibi ülkelerin bundan faydalandığı, Sri Lanka'nın küresel değer zincirinin küçük bir parçası olduğu bilinmesine rağmen, faydalanılabilecek bir dış şans olduğuna inanılıyor. Lawrence "teknolojiden yararlanarak çevik tedarik zincirleri oluşturmak, lojistiği optimize etmek ve verimliliği artırmak, aksaklıkların etkili bir şekilde yönetilmesine yardımcı olacak” derken, uyarlama ve işbirliğine öncelik verilmesi gerektiğini, yerel olarak üretilen ipliklere sahip olmanın, yerel olarak eksiksiz bir tedarik zinciri sağlayacağını ve bunun markalar için stratejik bir avantaj olduğunu belirtiyor.

Lawrence ayrıca büyüme potansiyeli olan geleneksel olmayan pazarlara tercihli pazar erişimi ararken mevcut ABD, AB ve İngiltere pazarlarını korumak için iki yönlü bir yaklaşım öneriyor.

 

Orta Amerika kıyıya yakın rekabet avantajını kaybetme riskiyle karşı karşıya

Yakından tedarik esasen birçok jeopolitik tehdidi aşmanın yolu olup, Dominik Cumhuriyeti-Orta Amerika bölgesi, dünyanın en büyük moda tüketici pazarı olan ABD'ye coğrafi olarak yakın olmanın avantajlarından yararlanmakta.

Guatemala'nın giyim ve tekstil sektörünü temsil eden VESTEX, ülkenin ihracatının %75'inin ABD'ye yapılmasından dolayı, ABD ticaret politikasındaki olası değişikliklerden endişe duyduklarını belirtti.

VESTEX, ek gümrük vergilerinin rekabet gücünü azaltabileceğinden ve uzun vadeli büyüme beklentilerini tehlikeye atabileceğinden korkarken, ABD SHIPS Yasası'nın potansiyel onayı, Guatemala ve Orta Amerika için de geniş kapsamlı etkiler yaratabilir. SHIPS Yasası esas olarak Çin ürünlerini hedef alsa da, Guatemala da dahil olmak üzere diğer ticaret ortaklarını etkileyebilecek bir emsal oluşturabilir.

ABD'ye yapılan ihracatın bir kısmında ABD bayraklı gemilerin kullanılması zorunluluğunun lojistik maliyetlerini arttıracağı belirtilirken, ayrıca önemli güzergâhlarda ABD bayraklı gemilerin sınırlı bulunabilirliği, gecikmelere, operasyonel kısıtlamalara ve küresel taşıyıcılarla yapılan sözleşmelerin yeniden müzakere edilmesi gerekliliğine yol açabilir.

Yine de VESTEX bu yeni jeopolitik zorluklardan fırsatlar doğabileceğini düşünüyor.

Guatemala'nın ABD'ye yakınlığı ve bölgede, Panama'dan sonra faaliyette olan en büyük ikinci limana sahip olması, lojistik altyapı yatırımları açısından potansiyel sunmakta.

VESTEX, Guatemala'nın liman verimliliğini artırarak, daha büyük gemiler için kapasite genişleterek ve liman, hava ve kara taşımacılığını entegre eden çok modlu lojistik ağlarını güçlendirerek yakın tedarik stratejilerinde kilit bir oyuncu olabileceğini ifade ederken, ABD şirketlerinin üretimi giderek daha fazla oranda ABD'ye taşıdığını, Guatemala tekstil endüstrisinin güvenilir bir ortak haline gelebileceği ve daha hızlı, daha uygun maliyetli çözümler sunarak lojistik zorlukları rekabet avantajına dönüştürebileceği ifade ediliyor.

 

Trump Çin'den Uzaklaşırken Türkiye ise ABD'de Pazar Payının Artmasını Bekliyor

İHKİB Başkan Yardımcısı Mustafa Paşahan ise Türkiye'nin hazır giyim ve tekstil sektörünün jeopolitik değişimlerden doğrudan ve olumsuz etkilendiğini söylerken, uzun vadede Türkiye'nin hazır giyim sektörü yüksek seviyede uyum sağlama yeteneğini ve pazarları ile ürünleri hızla çeşitlendirme kapasitesini kanıtladığını vurguladı.

Paşahan, 2025'in ilk yarısının Türkiye için özellikle zorlayıcı olacağını, ancak uzun vadede yeni fırsatlar görebildiğini belirtirken, örneğin Trump'ın küresel ölçekte farklı bir ekonomik ve siyasi gündemi takip edeceğini ve bunun mevcut tedarik zinciri kanallarını olumsuz etkilemesinin bekleneceğini, ancak Türkiye için yeni bir fırsat yaratabileceğini de vurguladı.

“Yeni Trump yönetimi ile birlikte, ABD'nin Çin'den uzaklaşma stratejisini sürdürmesini bekliyoruz. Bu bağlamda, Türkiye'yi ABD pazarında ortaya çıkacak boşlukları doldurabilecek en güçlü adaylardan biri olarak görüyoruz.” Diyen Paşahan, ana odaklarının ABD pazarında Türkiye'nin pazar payını artırmak olduğunu, Türkiye'nin, tedarik zincirinin tüm bileşenlerini kendi sınırları içinde tamamlayabilen az sayıdaki ülkelerden biri olduğunu ve güçlü bir altyapıya sahip olduğunu kaydetti.

ABD'nin uzaklaşmayı planladığı Doğu Asya ülkelerinden sağlanan girdilerin Türkiye'deki payının oldukça düşük ve sınırlı olduğunu ekleyen Paşahan, küresel çapta siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın devam ettiğine, özellikle Türkiye'ye yakın bölgelerde bu durumun belirgin olduğuna dikkat çekti. Buna ek olarak, ABD'nin Paris İklim Anlaşması'ndan çekilmesi gibi son ekonomik ve siyasi hamlelerinin, küresel tedarik zincirlerinde doğal bir kaymaya yol açabileceğini belirten Paşahan, sektörün önümüzdeki yıllarda yeni ticaret dinamiklerine uyum sağlamasının gerekeceğini ifade etti.

🌍Donald Trump Ticaret Konusunda “Adil ve Karşılıklı Plan”ı Duyurdu

ABD Başkanı Trump, ABD ticaret ilişkilerinde adaleti yeniden tesis edilmesi ve karşılıklı olmayan ticaret düzenlemelerine karşı koymak amacıyla geliştirileceği duyurulan “Adil ve Karşılıklı Plan” imzalamış olup, söz konusu plan; Uluslararası ticarette uzun süredir var olan dengesizlikleri düzeltmeyi ve her alanda adaleti sağlamayı hedeflemektedir.ABD işçisini ön planda tutacak, sanayinin her alanında rekabet gücünü arttıracak, dış ticaret açığını azaltacak ve ulusal güvenliği güçlendirecektir. Yapılan açıklamada ABD'nin ticaret ortaklarının pazarlarını ABD ihracatına kapalı tuttuğu ve bu karşılıklılık eksikliğinin ABD'nin ticaret açığına katkıda bulunduğu belirtilirken, ABD'li ihracatçıların 132 ülkede üçte ikiden fazla oranda daha yüksek tarifelerle karşılaştığı ifade edilmektedir.

ABD'nin 1975 yılından beri mal ticaretinde açık verdiği ve 2024'te mal ticaretindeki açığın 1 Trilyon doları aştığı belirtilirken, sadece son birkaç yılda karşılıklı olmayan engellerin yaygınlaşması nedeniyle ABD'nin tarımda 2024 yılında yaklaşık 40 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı bulunduğu belirtilmekte, karşılıklı olmayan bu vergiler nedeniyle ABD'de firmalara her yıl 2 milyar dolardan fazla ek maliyet oluştuğu vurgulanmaktadır.

Yapılan çalışma kapsamında hiçbir ülkeye muafiyet sağlanmayacağı, çözüm önerileri içeren raporun 180 gün içerisinde (2025 yılı Nisan ayı başları) tamamlanmasının beklendiği kaydedilmektedir.

https://www.whitehouse.gov/fact-sheets/2025/02/fact-sheet-president-donald-j-trump-announces-fair-and-reciprocal-plan-on-trade/

🌍AB Çevrimiçi Ticaret ile Pazar Yerleri Üzerinden Satılan Düşük Değerli İthalata Karşı Önlem Alıyor

Avrupa Birliği Komisyonu 05 Şubat 2025 tarihinde yayınladığı bir bildirim ile, AB dışı çevrimiçi perakendeciler ve pazaryerlerinden kaynaklı düşük değerli ithalata karşı önlem alacağını duyurdu: E-commerce communication: A comprehensive EU toolbox for safe and sustainable e-commerce | Shaping Europe's digital future

AB pazarına eşik değerin (150 euro) altında yaklaşık 4,6 milyar gönderi ulaştığı, bunun günde 12 milyon paket anlamına geldiği, bu sayının 2023 yılının iki katı, 2022 yılının ise üç katı olduğu, ayrıca bu malların çoğunun AB mevzuatına uygun olmadığının tespit edildiği, bu hızlı artışın endişelere yol açtığı belirtildi. Bu kapsamda Komisyon tarafından;

AB Gümrük Reform Paketi'nin hızla kabul edilmesi çağrısı yapılarak, bu sayede e-ticaret alanında adil rekabet sağlayacak yeni kuralların hızla uygulanabileceği,150 eurodan düşük değere sahip gönderiler için gümrük vergisi muafiyetinin kaldırılabileceği,Doğrudan tüketicilere yönelik ithal edilen e-ticaret ürünlerine bir işlem ücreti uygulanabileceği,Gümrük ve piyasa gözetim otoriteleri arasında koordineli denetimler başlatılarak, piyasadaki uygun olmayan ürünlerin kaldırılması gerektiği,Belirli operatörler, ürünler veya ticaret akışları için risk analizine bağlı olarak kontrol sıklıklarının artırılabileceği,Dijital Ürün Pasaportu ve uygunsuz ürünleri tespit etmek için yapay zekâ tabanlı yeni araçların geliştirilmesi gibi dijital araç kullanımının artırılabileceği,Tüketici hakları ve riskler konusunda bilinçlendirme kampanyaları düzenlenebileceği, belirtilmektedir.

Komisyon tarafından, üye ülkeler, yasa koyucular ve tüm paydaşlara işbirliği içerisinde bildiride belirtilen önlemlerin uygulanmasını sağlamak için harekete geçme çağrısı yapılarak, bir yıl içinde Komisyon'un açıklanan eylemlerin etkisini değerlendireceği ve sonuçları içeren bir rapor yayımlayacağı, sonuçlar doğrultusunda üye ülkelerin ilgili otoriteleri ve paydaşlarla istişare edilerek mevcut önlemlerin yeterli olup olmadığının değerlendirileceği, mevcut önlemlerin yetersiz olması durumunda ek önlemler alınacağı açıklanmıştır.

🌍CSDDD Yeniden Hedefte: ABD Karşı Çıkıyor

Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi (Corporate Sustainability Due Diligence Directive - CSDDD) olarak bilinen, büyük işletmelerin tedarik zincirindeki çevresel ihlalleri ve insan hakkı ihlallerini ele almasını zorunlu kulan AB düzenlemesi Mayıs ayında yasalaşarak onaylanmış, ancak Almanya ve Fransa gibi ülkelerin son dakika lobi faaliyetleri sonucunda mevzuat önemli ölçüde yumuşatılmıştı. 2027 Temmuz ayında yürürlüğe girecek olan direktif, bu kez ABD merkezli olarak hukuki bir mücadeleyle karşı karşıya kalabilir.

ABD Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi Başkanı French Hill, geçtiğimiz hafta Amerikan Sermaye Oluşturma Konseyi'ne yaptığı açıklamada, CSDDD'nin ticarette tarife dışı bir engel oluşturduğunu, düzenlemenin Avrupa'daki zaten zayıf olan büyüme oranlarını daha da düşüreceğini, Amerikan işletmelerine orantısız şekilde zarar vereceğini iddia etti.

Kademeli olarak yürürlüğe girecek olan CSDDD en az 1.000 çalışanı olan ve küresel çapta 450 milyon Euro (471 Milyon Dolar) ve daha fazla ciro yapan yaklaşık 6.000 AB şirketi ile AB'den aynı miktarda gelir elde eden yaklaşık 900 AB dışı şirketi kapsayacak.

ABD ve İş Dünyasının CSDDD Tepkisi

French Hill başka bir standart oluşturulduğunu ifade ederken direktifin en büyük Amerikan şirketlerinin finansman ve uluslararası iş yapma yeteneğini sınırlandırabileceğini, bu tür düzenlemelerin Trump yönetiminin hükümet verimliliği adı altında yürüttüğü deregülasyon politikalarıyla çelişeceğini dolayısıyla CSDDD'nin ABD yönetiminin öncelikli konularından biri olması gerektiğini ifade etti.

ABD Ticaret Odası, Amerikan Petrol Enstitüsü ve Ulusal Üreticiler Derneği gibi kuruluşlar, Aralık ayında CSDDD'ye karşı bir mektup yazarak, Biden yönetimini "ABD rekabet gücüne yönelik tehdidi anlamamakla" suçladı ve yeni yönetimin bu hatayı tekrar etmemesi gerektiğini belirtti.

AB İçinde Tepkiler

ABD Başkanı Donald Trump'ın AB'yi “adil olmayan” ticaret politikaları nedeniyle hedef alması beklenirken, CSDDD üzerindeki tartışmalar Avrupa içinde de büyüyor. AB, CSDDD'yi, Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) ve sürdürülebilir faaliyetlerin sınıflandırılması (taksonomi) gibi düzenlemeleri tek bir çatı altında toplamak için kapsamlı bir yasa paketi sunmaya hazırlanıyor.

Sivil Toplum Örgütlerinden Karşı Hamleler

19 Şubat tarihinde tekstil tedarik zincirlerinde faaliyet gösteren Amfori, Cascale, Ethical Trading Initiative, Fair Labor Association ve Fair Wear Foundation gibi sürdürülebilirlik ve işçi hakları alanında çalışan 12 kuruluş, AB'nin sürdürülebilirlik düzenlemelerini gevşetmemesi için ortak bir bildiri yayınladı.

Bangladeş İşçi Dayanışma Merkezi, Kamboçya Sendikalar Birliği ve Kenya'daki Workers Right Watch gibi 75 sivil toplum kuruluşu da bir açıklama yaparak, AB'nin iş dünyasına ayrıcalık tanıyacak "arka kapı anlaşmaları" yapmasına karşı olduklarını belirtti.

🌍Avrupa Birliği, Markaların Tekstil Atığının Bedelini Ödemesini İstiyor

AB'nin yeni mevzuatına göre Avrupa Birliği sınırları içerisinde üretim yapan ya da e-ticaret yoluyla AB'ye ithalat gerçekleştiren tekstil üreticilerinin, ürünlerin toplanması, ayrıştırılması ve geri dönüştürülmesi için finansman sağlamak zorunda olacak. Bu, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (Extended Producer Responsibility – EPR) programları kapsamında gerçekleştirilecek.

Yeni düzenlemeyle birlikte, bir markanın Avrupa pazarına sürdüğü ve hızla elden çıkarılan kıyafet miktarına göre bir ücretlendirme sistemi oluşturulacak. Üzerinde uzlaşılan ön anlaşmada, hızlı moda ve ultra hızlı e-ticaret şirketleri özellikle hedef alınırken Shein ve Temu gibi ultra hızlı moda perakendecileri, geleneksel mağaza zincirleriyle aynı yükümlülüklere tabi olacak. Ancak bu platformların doğrudan kargo modelleri, düzenlemelerin uygulanması açısından yeni zorluklar doğurabilir.

AB yılda 12,6 milyon ton tekstil atığı üretirken 2024 yılında 4 milyar ultra hızlı moda ürünü ithal etti. Üreticilerin ürettikleri tekstil ürünlerinin etkin şekilde ayrı toplanmasına katkı sağlanması amacıyla hazırlanan direktif yürürlüğe girdikten sonra, şirketlerin programlarını uydurmaları için 30 aylık bir süreleri olacak, 10'dan az çalışanı bulunan küçük işletmelere 1 yıllık ek süre tanınacak.

Fransa'nın "Anti-Hızlı Moda" Yasası Askıya Alındı

Fransa'nın Anti-Hızlı Moda Yasası olarak bilinen ve Shein, Temu gibi büyük hacimlerde ithalat yapan şirketleri hedef alan mevzuatı, çevreye en fazla zararı veren tek kullanımlık moda markalarına 10 euroya kadar ceza kesilmesini ve bu şirketlerin reklam yapmasının yasaklanmasını öngörüyordu. 2023 Mart ayında onaylanan ve 26 Mart'ta Senato tarafından ele alınması beklenen yasa, hiçbir açıklama yapılmadan takvimden kaldırıldı.

Geçtiğimiz hafta bir grup politikacı ve sektör temsilcisi durumu 'ulusal bir skandal' olarak nitelerken, Vestiaire Collective'in kurucu ortağı ve CEO'su Fanny Moizant, Fransız Kadın Hazır Giyim Federasyonu Başkanı Yann Rivoallan, Moda ve Giyim Endüstrileri Birliği Başkanı Pierre-François Le Louet, Fransız Meclis Üyesi Anne-Cécile Violland ve Senatör Sylvie Valente Le Hir tarafından yapılan ortak açıklamada bu gelişmeler kınandı. Ucuz ithalatların Fransız işletmeleri ve yerel ekonomiler üzerinde yıkıcı bir etkisi olduğunun vurgulandığı açıklamada, bu gelişmelerin bazı Fransız sokak modası markalarının iflasına neden olduğu iddia edildi.

AB İthalat Açıklarını Gidermeye Çalışıyor

Geçtiğimiz haftalarda Döngüsel Moda Federasyonu – CFF tarafından düzenlenen konferansta Shein ve Temu gibi şirketlerin kullandığı, 150 euro altındaki doğrudan giyim ithalatlarının gümrük vergisinden muaf tutulması gibi açıklara değinilirken, döngüsel ürünleri teşvik etmek için AB'nin “eşit rekabet koşulları” yaratması gerektiğini ifade edildi. CFF'nin manifestosunda;

Ultra hızlı moda için 150 Euro muafiyetinin kaldırılması,İkinci el ürünlere uygulanan mevcut vergilerin değiştirilmesi,Ultra hızlı moda şirketlerinin, piyasaya sürdükleri ürün miktarı, pazara giriş süresi, promosyon sıklığı ve aşırı düşük fiyatlar gibi kriterlere göre tanımlanması,İşçi haklarının temel bir kriter olarak değerlendirilmesi, vurguları yapıldı.

Geri Dönüşüm ve Atık Yönetimi Sorunları

Avrupa Geri Dönüşüm Sanayicileri Konfederasyonu (EURIC) Başkanı Mariska Boer, Avrupa'daki tekstil tüketiminin 2025 yılında yılda 2,7 milyon tondan, 2030 yılında 5,5 milyon tona çıkmasının beklendiğini söylerken, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğunun sihirli bir çözüm olmadığını, moda sektörünü döngüsel hale getirmeyeceğini ve geri dönüşüm süreçlerinin hala büyük ölçüde endüstriyel atıklara dayandığını, tüketici sonrası atıkların geri kazanımı konusunda ciddi eksiklikler bulunduğunu kaydetti.

Adil Ticaret ve Sürdürülebilir Model

Fransa'nın Avrupa Parlamentosu Üyesi Chloe Ridel ise gelen eleştirilere karşılık olarak tekstil üretiminin Bangladeş ya da Çin'e devredilmesinin, bu ülkelerin kalkınmasını sağlamayacağını, gelişmekte olan ülkelerin gerçekten desteklenmesi isteniyorsa altyapı, sağlık ve eğitim programlarına yatırım yapılması gerektiğini belirtti.

Belçika'nın Avrupa Parlamentosu Üyesi Saskia Bricmont ise evresel, sosyal ve yönetişim (ESG) ilkelerine yönelik ABD öncülüğündeki küresel geri adımlara karşı AB'nin Yeşil Mutabakat taahhütlerini sürdürmesi gerektiğini, döngüsel ekonomi ve sürdürülebilirlik olmadan AB'nin ekonomik rekabet gücü olmayacağını ifade etti.

🌍ABD'de Tüketicilerin Yarıdan Fazlası Trump'ın Çin'e Yönelik Tarifeleri Konusunda Endişeli

E-Ticaret pazarlama platformu Omnisend tarafından, ABD'deki tüketicilerin Temu ve Amazon gibi çevrimiçi pazar yerleri hakkındaki tutumlarını ve değişen düzenlemelere nasıl tepki verdiklerini ölçmek için yapılan bir anket çalışmasına göre, her 10 Amerikalıdan yaklaşık 3'ü eğer Temu gibi platformlardan doğrudan Çin'den alınan ürünlerin fiyatı artarsa, bu platformlardan alışveriş yapmayı anında bırakacaklarını veya daha az alışveriş yapacaklarını söylerken, tüketicilerin beşte biri ise fiyat artışları %20 veya daha fazla olmadıkça alışveriş yapmaya devam edeceklerini kaydetti.

Hem Çin'den doğrudan tüketicilere gönderilen ürünlerde hem de Çin üretimine bağımlı geleneksel markalar ve perakendeciler tarafından satılan ürünlerde yakın zamanda fiyat artışları gerçekleşebilir. ABD başkanı Donald Trump'ın ikinci kez seçilmesinden birkaç gün sonra, Çin'den ithal edilen ürünlere %10 gümrük vergisi getirilirken, ankete göre Trump'ın yeni tarifelerine Amerikalı tüketicilerin %42'si karşı, %25'i kararsız, %34'ü ise destekler pozisyonda.

Aynı düzenlemeyle 800 Dolar veya daha altındaki ithal ürünlerin ABD'ye gümrük vergisi ödenmeden girmesine izin veren De Minimis muafiyetinin de sona ermesi bekleniyordu. Ancak ABD Posta Servisi'nin Çin ve Hong Kong'dan gelen gönderileri geçici olarak kabul etmeyi durdurmasının ardından Trump Yönetimi geri adım attı. ABD Gümrük ve Sınır Koruma biriminin daha verimli bir tarife toplama ve paket denetleme sistemi oluşturmasının ardından Çin'in "de minimis" muafiyetine erişiminin kalıcı olarak sonlandırılacağını belirtti. Bu gerçekleşirsek tüketiciler gümrük vergilerini doğrudan kendileri ödemek zorunda kalabilir veya düşük maliyetli pazar yeri satıcıları bu vergileri üstlenerek ürün fiyatlarını artırmak zorunda kalabilir.

Shein ve Temu Düşük Fiyatları Korumak İçin Alternatifler Arıyor

Temu, ABD içindeki lojistik altyapısını kullanarak ürünleri doğrudan ABD'ye sevk etmeye başlarken, Shein ise Çin yerine Vietnam'da üretim yapan üreticileri teşvik etmeye başladı. Yapılan araştırmalara göre tüketicilerin %65'i bir platformdan alışveriş yaparken öncelikle düşük fiyatları önemsiyor. Tüketiciler Temu, Tiktok gibi platformlara, büyük perakendecilere kıyasla daha az güven duyarken, tüketicilerin %40'ı ödeme, iade ve müşteri hizmetleri konularında geleneksel perakendecilere daha fazla güveniyor. Omnisend verilerine göre tüketicilerin yalnızca %5'i Temu'ya güvendiğini belirtirken, Amazon'a olan güven ise %87 seviyesinde.

🌍De Minimis İptalinin Ardında Ne Var?

Donald Trump'ın Çin menşeli gönderilere yönelik "de minimis" muafiyetinin askıya alınmasını içeren başkanlık kararnamesini durdurduğundan bu yana iki hafta geçerken, ABD Gümrük ve Sınır Koruma (CBP) tarafından yayınlanan yeni verilere göre, "de minimis" gönderilerinin hacmi ve değeri artmaya devam ediyor. 2025 mali yılı içinde CBP, toplam değeri 9,2 milyar dolar olan 443 milyon paketi işleme aldı. Ajansın Yükleme Belgeleri (BOL) raporlarına göre, bu rakamlar 2024'te kırılan "de minimis" ticaret rekorlarını şimdiden geride bıraktı.

Washington merkezli hukuk firması Akin-Gump'ta uluslararası ticaret politikası kıdemli danışmanı olan Josh Teitelbaum başkanlık kararnamesinin yürürlüğe konmasının devasa bir lojistik kriz yaratacağına değinerek, tüm bu malların resmi gümrük girişine tabi tutulmasının yönetilemeyecek idari bir yük getireceğini ve bu durumun da de minimis kapsamı dışındaki gönderilerde de ciddi aksamalara yol açacağını kaydetti.

Trump Yönetimi "De Minimis" Konusunda Ne Yapacak?

Trump'ın ilk dönemindeki açık Çin karşıtı duruşunun, ikinci döneminde belirgin şekilde yumuşadığını ifade eden Teitelbaum, Trump'ın şu anda Çin dışındaki konulara daha sert yaklaştığını, Meksika ve Kanada ile olan gerginlikler ile ayrıca Avrupa otomobillerine yönelik endişelerin de bunun göstergesi olduğunu ifade etti. De minimis kararındaki geri adımın Çin ile olan genel politikadan ziyade CPS ve USPS'in gelen ithalatı yönetme kapasitesiyle ilgili bir durum gibi göründüğünü belirten Teitelbaum, Trump'ın Çin ile ilgili yaklaşımının Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek gibi jeopolitik hedeflerle de ilgili olabileceğini, ancak Çin'den gelen gönderilere yönelik 'de minimis' kısıtlamalarının tamamen ortadan kalkmasını beklemediğini vurguladı.

Trump'ın diğer ticaret politikalarıyla (Kanada ve Meksika'ya yönelik %25 gümrük tarifelerinin hızlıca ertelenmesi, AB ticaret ortaklarına yönelik misilleme tarifeleri tehdidi) yaşanan sürekli değişimler göz önüne alındığında, Trump'ın duyurduğu politikaların hangilerinin uzun vadeli olacağı belirsiz görünüyor.

Shein De Minimis Düzenlemesinden Etkilenebilir

"De minimis" muafiyetinin olası değişikliklerinden en çok etkilenecek şirketlerden biri olan Shein, iş modelini bu ticaret muafiyeti üzerine kurduğu için sürecin belirsizliğiyle mücadele ediyor. Shein'in İcra Kurulu Başkanı Donald Tang yatırımcılara gönderdiği bir mektupta, şirketin "güçlü büyümesini sürdürdüğünü" belirterek, "yasada yapılacak değişikliklere rağmen büyümenin devam edeceğini" söyledi.

Shein, Trump yönetiminin "de minimis" kararını tamamen uygulamaya koymasına karşı, tedarik zincirini daha verimli hale getirmek ve lojistik altyapısını güçlendirmek için yatırımlar yapacağını açıkladı.

Shein Yönetim Kurulu Başkanı Donald Tang, Temmuz 2023'te Amerikan Giyim ve Ayakkabı Derneği (AAFA) Başkanı Steve Lamar'a yazdığı açık mektupta, Shein'in "de minimis sisteminin tüm perakendecilere eşit şekilde uygulanacak şekilde şeffaf ve adil hale getirilmesi gerektiğine" inandığını belirtmişti.

ABD'de "de minimis" gönderilerinin yaklaşık %60'ının Çin'den geldiği tahmin ediliyor ve bu gönderiler günde 2 milyon doların üzerinde bir hacme ulaşıyor. Çoğu ise düşük maliyetli giyim ürünlerinden oluşuyor.

🌍Fransa Tüketim Mallarında PFAS'ı Yasaklıyor ve Su Düzenlemelerini Sıkılaştırıyor

Fransa Parlamentosu, özellikle kozmetik ve giyim başta olmak üzere birçok üründe kullanılan, “sonsuza dek kimyasallar” olarak bilinen PFAS (Per- ve Polifloroalkil Maddeler) kullanımını yasakladı.

PFAS ifadesi 10.000'i aşkın sentetik kimyasaldan oluşan geniş bir aileyi temsil etmekte. “Sonsuza dek kimyasallar” (forever chemicals) olarak da bilinen PFAS, doğada çok uzun süre kalıcı olmaları ve insan sağlığına yönelik ciddi riskler barındırmaları nedeniyle son yıllarda dünya genelinde yoğun tartışmalara konu olmuştu. PFAS maruziyetinin, belirli kanser tiplerinden doğurganlık kaybına kadar pek çok olumsuz sağlık etkisiyle ilişkili olduğu biliniyor.

2026'ya kadar kozmetiklerde, tekstillerde ve kayak mumlarında perfloroalkil ve polifloroalkil maddelerin (yasaklanmasını ve 2030'a kadar tekstil ürünlerinin daha geniş bir şekilde yasaklanmasını öngören yasa 20 Şubat 2025 tarihinde onaylanırken, mevzuat aynı zamanda içme suyunda daha sıkı PFAS izlemesi yapılmasını zorunlu kılıyor ve endüstriyel kirleticilere mali cezalar getiriyor.

PFAS Kısıtlamaları: Temel Önlemler ve Zaman Çizelgeleri

Tüketici Ürün Yasakları

1 Ocak 2026'dan itibaren PFAS şu yerlerde yasaklanacak:

KozmetiklerKayak mumlarıSu itici giysiler, ayakkabılar ve su geçirmezlik maddeleri (savunma ve acil durum hizmetleri için koruyucu ekipmanlar hariç) 1 Ocak 2030'dan itibaren PFAS'ın, ulusal güvenlik veya endüstriyel kullanım için gerekli görülenler dışında tüm tekstil ürünlerinde kullanılması yasaklanacak.

Endüstriyel Emisyonlar ve Su Kalitesi Kontrolleri

Beş yıllık bir planla 2030 yılına kadar PFAS'lı endüstriyel su deşarjları aşamalı olarak sonlandırılacak.PFAS'ı suya salan şirketlere, atılan her 100 gram için 100 avro vergi uygulanacak.İçme suyunda zorunlu PFAS izlemesi yaygınlaştırılacak ve her yıl kamuoyuna raporlama yapılacak.Ülke çapında bir PFAS kirlilik haritası oluşturulacak ve her yıl güncellenecek.Hükümet, bir yıl içinde içme suyu standartlarını güncelleyecek. Avrupa Çapında Etkileri Olabilir

Fransa, PFAS düzenlemeleri konusunda Danimarka'nın ardından adım atarken; çevre örgütleri, diğer Avrupa Birliği ülkelerinin de benzer yasaklar getirmesini veya AB düzeyinde hazırlanmakta olan “Evrensel PFAS Kısıtlaması”na destek vermesini bekliyor. Söz konusu AB kısıtlaması, bu kimyasalları giysilerden pişirme kaplarına, hatta arabalara kadar pek çok kullanım alanında grup olarak yasaklamayı ve geçiş sürecinde endüstrinin uyum sağlaması için yeterli zaman tanımayı hedefliyor.

Avrupa Kimyasallar Ajansı (ECHA) çatısı altında PFAS'ın tüm kullanım alanlarını kapsayan bir kısıtlama teklifi bulunuyor. Bu teklif, tekstilden otomotive, kozmetikten mutfak gereçlerine kadar geniş bir yelpazede PFAS kullanımını kısıtlamayı planlıyor ve sanayiye geçiş sürecinde uyum sağlamaları için “cömert” olarak nitelenebilecek süreler tanıyor. Ancak büyük endüstriler, nihai düzenlemenin sektöre ağır maliyetler getireceğini savunarak süreci yavaşlatma ve değiştirme çabası içinde.

🌍Avrupalı 400 İş İnsanı Temiz Sanayi Anlaşması Konusunda Eylem Çağrısında Bulundu

Antwerp Deklarasyonu'nun yayınlanmasından bir yıl sonra, 400 iş insanı Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile “Temiz Sanayi Anlaşması”nı görüşmek üzere bir araya geldi.

Euratex “Temiz Sanayi Anlaşması”nı , endüstriyel rekabeti desteklemek adına önemli bir çerçeve olarak gördüğünü beyan ederken, hızlı ve hedefli bir eylem olmadan Avrupa tekstil sektörünün ciddi bir risk altında kalacağını vurguladı. Yüksek enerji fiyatlarının yanında düzenleyici mevzuattaki karmaşıklık ve AB standartlarını aşan ithalatlardan kaynaklanan haksız rekabetin, üreticilerin ayakta kalmasını giderek daha zorlaştırdığını belirten Euratex Başkanı Mario Jorge Machado, Avrupalı tekstil şirketlerinin önemli bir krizle karşı karşıya olduğunu, özellikle yerleşik kalite ve sürdürülebilirlik standartlarını aşan çevrimiçi platformlarla eşit şartlara ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.

Machado, sorumluluk almaya hazır olduklarını ancak gezegeni kurtarmak için tek başına hareket edemeyeceklerini belirtirken, Avrupa'nın tekstildeki küresel CO2 emisyonlarının %10'undan daha azını temsil ettiğini, kendi kendilerine katı sürdürülebilirlik yasaları dayattıklarını, buna karşın sürdürülemez ithalatların piyasayı ele geçirdiğini vurgulayarak böyle devam edildiğinde Avrupa'nın fabrikalarını kapatırken kirliliği başka bölgelere taşeronlaştırmış olacaklarını ifade etti.

EURATEX, Temiz Sanayi Anlaşması kapsamında tekstil sektörünün korunması için ele alınması gereken dört temel önceliği özetledi:

Uygun Fiyatlı Enerji Eylem Planı : Avrupa'da tekstil üretiminin devamı ve istihdamın sürdürülebilmesi için istikrarlı ve rekabetçi fiyatlı enerji sağlanması büyük önem taşıyor.Kamu Alımları Reformu : Kamu ihalelerinde AB yapımı, sürdürülebilir tekstillere öncelik verilmesi, sorumlu üretimi destekleyecek ve yenilikçi, çevre dostu ürünlere olan talebi artıracaktır.Rekabet Fonu : Tekstil sektörünün omurgasını oluşturan KOBİ'lerin, yeni teknolojilere yatırım yapmak, iş gücünün becerilerini geliştirmek ve rekabet güçlerini artırmak için hedefli finansal desteğe ihtiyaçları var.Temiz Ticaret ve Yatırım Ortaklıkları : Adil küresel rekabeti sağlamak için, ticaret anlaşmaları tedarik zincirleri boyunca çevresel ve sosyal standartları desteklemelidir. Yukarıdaki maddeler doğrultusunda Euratex Avrupa Komisyonu ve AB üye ülkelerini, tekstil sanayi için kapsamlı bir destek paketini uygulamada gecikmeden ilerleme konusunda çağrıda bulundu ve somut adımlara ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.

🌍AB Omnibus Paketlerinin Açıklanışı Küresel Moda Sektörünü Neden Kızdırdı?

AB komisyonunun açıkladığı ve idari yükleri en az %25 oranında ve KOBİ'ler için en az %35 oranında azaltarak eşi benzeri görülmemiş bir basitleştirme sürecini tamamlamayı hedefleyen Omnibus paketleri, birbirine bağlı çeşitli yasalara ilişkin önerileri bir araya getirerek sürdürülebilir finans raporlaması, sürdürülebilirlik durum tespiti, AB taksonomisi, Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması ve Avrupa Yatırım Programları gibi alanlarda kuralları basitleştirmeyi, rekabet gücünü artırmayı ve ek yatımı kapasitesinin önünü açmayı amaçlıyor. Ancak duyurulan bu kurallar küresel hazır giyim ve tekstil sektörü ile işçi hakları örgütlerinden büyük eleştiriler aldı.

AB Omnibus Paketinde Öne Çıkan Değişiklikler Nelerdir?

Sürdürülebilirlik Raporlaması (CSRD ve AB Taksonomisi) Alanındaki Değişiklikler: CSRD kapsamındaki şirketlerin yaklaşık %80'i raporlama yükümlülüklerinden çıkarılacak ve sürdürülebilirlik raporlaması, insan ve çevre üzerindeki en büyük etkilere sahip büyük şirketlere odaklanacaktır.Büyük şirketlerin sürdürülebilirlik raporlama gerekliliklerinin, değer zincirlerindeki küçük şirketlere ek yük getirmemesi sağlanacaktır.CSRD kapsamında yer alan ve 2026 veya 2027 itibarıyla raporlama yapması gereken şirketler için raporlama yükümlülüğü iki yıl ertelenecektir. (2028'e kadar)AB taksonomisi kapsamındaki raporlama yükümlülükleri azaltılacak ve sadece en büyük şirketler için zorunlu hale getirilecektir. Ancak, gelecekte CSRD kapsamına dahil olacak diğer büyük şirketler için gönüllü raporlama imkânı sağlanacaktır.AB taksonomisiyle kısmen uyumlu faaliyetler için raporlama seçeneği sunularak şirketlerin sürdürülebilirlik yolculuğuna kademeli geçiş yapmaları teşvik edilecektir.Taksonomi raporlamasında finansal önem eşiği getirilecek ve raporlama şablonları yaklaşık %70 oranında azaltılacaktır.“Önemli bir zarara neden olmama” kriterleri sadeleştirilecek, özellikle kimyasal kullanımına ilişkin kısımlar gözden geçirilerek tüm sektörler için daha uygulanabilir hale getirilecektir.Bankaların ana taksonomi bazlı performans göstergesi olan Yeşil Varlık Oranı (GAR) güncellenecek. CSRD'nin gelecekteki kapsamı dışında kalan (1.000'den az çalışanı olan ve 50 milyon avrodan az cirosu olan) şirketlerle ilgili finansal riskler, GAR hesaplamalarına dahil edilmeyecektir. Sürdürülebilirlik Durum Tespiti (Due Diligence) Alanındaki Değişiklikler: Durum tespiti gereklilikleri sadeleştirilecek, böylece şirketler gereksiz karmaşıklık ve maliyetlerden kaçınacaktır. Sistematik durum tespiti, doğrudan iş ortaklarına odaklanacak ve periyodik değerlendirmeler yıllık yerine beş yılda bir yapılacaktır.KOBİ'ler ve orta ölçekli işletmeler için yük azaltılacak, büyük şirketlerin değer zinciri haritalama sürecinde talep edebileceği bilgi miktarı sınırlandırılacaktır.AB genelinde durum tespiti gerekliliklerinin daha fazla uyumlaştırılması sağlanarak adil rekabet ortamı korunacaktır.Şirketlerin sivil sorumluluk yükümlülükleri kaldırılacak, ancak mağdurların tam tazminat hakkı korunacaktır.Büyük şirketler için sürdürülebilirlik durum tespiti gereklilikleri bir yıl ertelenecek (26 Temmuz 2028'e kadar), ancak kılavuzların yayınlanma süreci bir yıl öne çekilecektir. (Temmuz 2026) Yatırım Olanaklarının Önünün Açılması

Avrupa Komisyonu, InvestEU, EFSI ve diğer mali enstrümanları daha verimli hale getirmek için bir dizi değişiklik önermektedir. InvestEU, AB'nin en büyük risk paylaşım mekanizmasıdır ve rekabet, araştırma, yenilikçilik, karbon azaltımı, çevresel sürdürülebilirlik ve beceri geliştirme alanlarındaki yatırımları desteklemektedir. Şu anda InvestEU operasyonlarının %45'i iklim hedeflerini desteklemektedir.

Moda Sektörünün Omnibus Paketi'ne Tepkileri

Paketin açıklanması, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi'ni (CSDDD) zayıflatacağı gerekçesiyle küresel tekstil ve moda sektöründen ve işçi hakları örgütlerinden sert tepki aldı.

Cascale Kamu İşleri Kıdemli Direktörü Elisabeth von Reitzenstein: Adil Rekabet Ortamı Ortadan Kalkabilir, Şirketler Yeşil Girişimlerden Vazgeçebilir

CSDDD'nin kapsamı ve etkisi zaten önemli ölçüde daraltılmıştı. Şimdi AB kuralları daha da zayıflatıyor ve kapsamı daraltıyor.On yıllardır süren işçi hakları, çevre koruma ve karbon azaltımı çabaları tehlikeye girebilir.Sürdürülebilirliğe öncelik vermeyen şirketler rekabet avantajı elde edebilir.AB, net ve güçlü sürdürülebilirlik yasalarını korumalı ve geriye değil ileriye gitmelidir. Global Organic Textile Standard (GOTS): Değişiklikler Basitleştirme Değil Büyük Bir Geri Adımdır

CSRD kapsamındaki şirketlerin %80'inin çıkarılması ve raporlama yükümlülüklerinin ertelenmesi sürdürülebilirlik konusunda büyük bir gerileme anlamına gelmektedir.Bu değişiklikler, sürdürülebilir yatırımları caydırarak yeşil ekonomiye zarar verebilir. Fairtrade Network of Asia Pacific: Çiftçilerin Geçim Kaynakları Tehlikede

Eğer bu değişiklikler kabul edilirse, CSDDD kağıt üzerinde bir düzenleme olmaktan öteye gidemeyecektir.Şirketler tedarik zincirlerinde işçi haklarını iyileştirmek yerine, tedarikçilerini değiştirmeyi tercih edebilir.Bu değişiklikler, yoksul çiftçileri ve işçileri savunmasız bırakacaktır. Solidaridad:

Kurumsal sorumluluğun sadece doğrudan iş ortaklarıyla sınırlanması, küresel tedarik zincirlerinde işçi hakları ve çevre koruma çabalarını zayıflatacaktır. Clean Clothes Campaign: İşçiler İhanete Uğradı

AB Komisyonu, büyük şirketlere boyun eğdi ve işçileri yüzüstü bıraktı.Yasaya tabi olan şirketlerin sayısı azaltıldı, tedarik zinciri kapsamı daraltıldı ve denetim mekanizmaları zayıflatıldı.Bu değişiklikler, işçilerin haklarının ihlal edilmesini meşrulaştırıyor. Avrupa Çevre Bürosu – EEB: Omnibus Bir Deregülasyon Truva Atıdır

AB Komisyonu, büyük şirketlere boyun eğdi ve işçileri yüzüstü bıraktı.Yasaya tabi olan şirketlerin sayısı azaltıldı, tedarik zinciri kapsamı daraltıldı ve denetim mekanizmaları zayıflatıldı.Bu değişiklikler, işçilerin haklarının ihlal edilmesini meşrulaştırıyor.

🌍İtalyan Tekstil Sanayinin Dönüşümü ve Adil Büyüme Çağrısı: Roma Deklarasyonu

İtalyan tekstil ve moda sektörlerinin sosyal paydaşları, yaklaşan AB mevzuatının etkisini ve sosyal diyaloğun güçlendirilmesi için atılacak adımları tartışmak üzere 19-20 Şubat 2025 tarihlerinde Roma'da bir araya geldi. Toplantı sonunda ise İtalya Hükümeti ve Avrupa Birliği'ne, teknoloji ve beceri gelişimi, bölgesel büyüme ve adil dönüşüm dahil olmak üzere tekstil ve konfeksiyon sanayinde dönüşümünü desteklemeye yönelik çağrıda bulunuldu.

Confindustria Moda, ulusal sendikalar (Femca-Cisl, Filctem-Cgil ve Uiltec-Uil), bölgesel kümeler ve şirketler de dahil olmak üzere sektör temsilcilerinin imzacı olduğu deklarasyon kapsamında, üzerinde anlaşılan temel eylemler aşağıda sıralanmaktadır:

Başarılı bir yeşil ve dijital dönüşümü sağlamak için iş birliği yapmak, büyüme fırsatlarını değerlendirmek ve aynı zamanda sosyal açıdan adil bir geçiş süreci ile kaliteli istihdamı garanti altına almak.Rekabetçiliği artıran sağlam bir sanayi politikası için öncelikli önerileri içeren ortak bir belgeyi hızla hazırlayarak İtalya Hükümeti'ne sunmak. Bu politika, yenilikçilik, sürdürülebilirlik, döngüsellik, eğitim ve finansman konularına odaklanarak Avrupa'nın dönüşüm hedefleriyle uyumlu olacaktır.Gençleri yönlendirmek ve eğitmek, sürekli öğrenmeyi teşvik etmek ve mevcut çalışanları yeniden eğitmek için ulusal kurumlar, yerel okullar ve akredite eğitim kuruluşlarıyla ortaklık kurmak. Bu süreç, AB'nin Beceriler İçin Tekstil, Konfeksiyon, Deri ve Ayakkabı Anlaşması'nın desteğiyle yürütülecektir.Küresel tedarik zincirlerinde yasal düzenlemelere ve insana yakışır çalışma koşullarına öncülük etmek, sorumlu ticaret ve durum tespiti (due diligence) için Avrupa standartlarına bağlı kalmak.Tekstil endüstrisinin dönüşümünü desteklemek için İtalya Hükümeti'nden ve AB'den teknolojik yenilikler, beceri gelişimi, bölgesel büyüme ve adil geçiş süreci konularında destek talep etmek.Etkili ve uzun vadeli sektörel değişimi sağlamak için Avrupa sosyal diyaloğunu güçlendirme taahhüdünü pekiştirmek. Konuyla ilgili konuşan IndustriAll Europe Genel Sekreteri Judith Kirton-Darling, İtalyan tekstil sektörünün yaklaşık 300 bin işçi istihdam ettiğini, bu rakamın Avrupa'daki tekstil ve konfeksiyon iş gücünün %24'ünü oluşturduğunu ve bu rakamın İtalya'yı Avrupa'nın en büyük tekstil üreticisi yaptığını belirtirken, Avrupa tekstil sektörünün karşılaştığı haksız küreselleşme, yeşil ve dijital dönüşüm gibi birçok zorluk karşısında, sosyal diyalog iş koşullarını ve istihdam güvencesini iyileştirmenin en önemli araçlarından biri olduğunu ve İtalya'da dayanıklı ve cazip bir tekstil sektörü oluşturma taahhütlerini sürdürdüklerini kaydetti. Euratex Genel Direktörü Dirk Vantyghem ise İtalya'nın Avrupa tekstil ve moda sektörünün %36'sını temsil ettiğini ve bu nedenle güçlü bir İtalyan tekstil sanayinin sürdürülmesinin son derece kritik olduğunu ifade etti.