İTKİB Ekspres: Dünyadan Haberler 2017 Ocak
İTKİB Ekspres: Dünyadan Haberler
🌍AB içinde Başka Ülkede Çalışanlarla İlgili Görüşmelerde Sonuç Alınamıyor
AB üye ülkeleri, vatandaşı olduğu Avrupa ülkesi harici başka bir üye ülkede çalışan işçilere ilişkin reform çalışmalarında uzun süreceğe benzeyen bir anlaşmazlığa düşmüştür.
Konu 8 Kasım 2016'da Brüksel'de düzenlenen Slovakya başkanlığındaki son İstihdam Konseyi'nde AB bakanları tarafından görüşülmüştür.
Vatandaşı olduğu üye ülke harici başka bir AB üye ülkesinde çalışan işçilerin durumuyla ilgili olarak, Fransa, Almanya ve Belçika gibi reform yanlısı ülkelerin karşısında Polonya gibi değişime karşı olan ülkeler bulunmaktadır.
Konuyla ilgili pek çok sorun Avrupa Birliği tarafından yıllardır çözülmeye çalışılmaktadır. 1996 yılında çıkarılan bir yasa, sosyal ödemelerini bulundukları ülkeye yaparken, AB üye ülkelerindeki işverenlerin çalışanlarını, bir başka AB üyesi ülkede belli bir süreliğine çalışmaya gönderebilmesini sağlamıştır.
Fakat AB'nin Doğuya doğru olan genişlemesiyle birlikte farklı üye ülkelerde uygulanan farklı sosyal güvenlik politikaları ve ücretlerdeki uyumsuzluklar sorun teşkil etmeye başlamıştır. Özellikle inşaat, turizm, ulaşım ve tarım sektörlerindeki bazı işverenler sosyal güvenlik ödemelerini azaltmak amacıyla mevcut sistemi kötüye kullanmaktadır.
2000 yılında Fransa'da başka üye ülkelerden gelen çalışanların sayısı 8.000 iken 2015 yılında bu rakam 290.000 olmuştur. Yetkililer artışın özellikle 2010 yılından sonra yoğunlaştığını belirtmiştir.
Fransa başka üye ülkelerden gelen çalışanların ilk tercih ettiği ülke olmakla birlikte Almanya ve Polonya ile birlikte diğer üye ülkelere en çok çalışan gönderen ilk üç ülke arasında yer almaktadır.
Doğu-Batı Ayrımı
Avrupa Komisyonu AB kurallarıyla ilgili revizyon önerisini sunduysa da konuyla ilgili yapılan görüşmelerde çok az gelişme kaydedilebilmiştir.
Bakanlar “posta kutusu” firmalara karşı önlemler, karayolu taşımacılığının yönergenin kapsamında olup olmadığı ve maksimum çalışma süresi gibi bazı temel sorunlar üzerinde henüz bir mutabakata varamamıştır.
Ancak asıl tartışmalar ödeme konusu etrafında şekillenmektedir. Fransa ve Almanya gibi ülkeler diğer üye ülkelerden gelen işçilerle kendi ülkelerinin işçilerinin eşit ücret alması konusunda baskı yapmaktadır.
Ulaşım ve barınma masrafları çalışanların maaşlarının ev sahibi ülkedeki asgari ücretin de altına düşmesine neden olmaktadır. Diplomatik kaynaklara göre özellikle ücretler konusunda ülkeler arasındaki görüş ayrılıklarının kutuplaşmaya neden olduğu belirtilmektedir.
Yönergenin revize edilmesine şiddetle karşı çıkan ülkelerden biri olan Polonya'da da ücret konusu hassas bir yere sahiptir. Polonyalı yetkililere göre diğer üye ülkelerden gelen işçilerle ev sahibi ülkenin işçilerinin arasındaki ücret farkını gidermeyi önerenler; diğer üye ülkelerden gelen çalışanları istihdam eden işverenlerin ev sahibi ülkedeki işverenlere göre ek masraflara tabi olduğunu göz ardı etmektedir.
Bu ek masraflar içerisinde yeni pazarların işleyişini öğrenme, belgelerin tercümesi, çalışanların barınması, ulaşımı gibi kalemler yer almaktadır. Polonyalı işverenlere göre bu masraflar çalışanların toplam maliyetinin yaklaşık %30'unu oluşturmaktadır.
Uzlaşı mümkün değil mi?
Henüz bir mutabakata varılamadığı için müzakereler de takvimin gerisinde kalmıştır. Birkaç ay önce Slovakya başkanlığı Avrupa Parlamentosu ile müzakereleri başlatabilmek amacıyla genel bir yaklaşım üzerine çalışmayı planlamaktaydı. Ancak üye ülkelerin konuyla ilgili farklı görüşleri benimsemesi bu çalışmayı imkânsız hale getirmiştir.
🌍3D yazıcılar modayı nasıl değiştirecek?
Tüm dünyada gittikçe yükselen bir trende sahip olan 3D yazıcıların hazırgiyim perakende sektörünü nasıl etkileyeceği son dönemde daha çok merak edilmektedir. Gittikçe daha da teknoloji sevdalısı olduğumuz bu günlerde 3D yazıcıların pozitif yanlarının yanı sıra negatif yanları da dikkate alınmalıdır.
Moda tasarımcısı Danit Peleg yalnızca tasarım yazılımı ve 3D yazıcı kullanarak bütün bir koleksiyonu yazdırmayı başarmıştır. Bu yöntem tasarımcılar için üretim sürecini kısaltıp, basitleştirip daha ucuz hale getirirken, tasarımcıların sektöre girmelerinin önündeki engeli de kaldırmaktadır.
Diğer taraftan tıpkı mp3 teknolojisinin gelişiyle müzik sektöründe başlayan bir krizin benzeri de hazırgiyim sektörünü beklemektedir. 3D yazıcılar herkesin temin edebileceği kadar yaygınlaştığı noktada, tasarım dosyalarının sızdırılması ya da kopyalanmasıyla birlikte müşteriler kıyafetlere para harcamayı azaltabilecektir.
Bu teknolojinin gittikçe yaygınlaşmasıyla birlikte İngiltere'de yaklaşık 30 milyar pound değerindeki hazırgiyim ve moda sektörü çalışanlarının önemli bölümü işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ancak tıpkı müzik sektörünün dijitalleşmeye uyum sağlayıp teknolojiyle birlikte tekrar ayağa kalkması gibi perakendeciliğin de bu süreçten başarıyla çıkacağı düşünülmektedir.
3D yazıcılarla birlikte tasarımcıların büyük tedarikçilerle rekabet edememesi gibi sorunlar da kendiliğinden aşılmış olacaktır. Ancak diğer taraftan bu değişim üçüncü dünya ülkelerini derinden etkileyecektir. Günümüzde hızlı modanın çoğu denizaşırı ülkelerdeki kötü çalışma koşullarının ve ucuz emeğin bulunduğu yerlerde üretilmektedir. Bu teknolojik gelişmelerle birlikte artık bu ucuz emek sahibi işçilere de ihtiyaç duyulmayabilecektir.
Ayrıca insanların teknolojiye kolay erişimiyle birlikte herkes kıyafetini istediği şekilde evinde daha ucuza ya da bedavaya üretebileceği için büyük markaların ürünlerine olan rağbet de gittikçe azalacaktır. Buna karşı kanunlar koyulması planlansa bile çok etkili olamayacakları da öngörülmektedir.
Bu negatif olası etkilerin yanında 3D yazıcıların özellikle tasarımcılara pek çok pozitif imkân sunması da öngörülmektedir. 3D yazıcılarla birlikte tasarımcıların sektöre girişinin kolaylaşmasını ve rekabette daha güçlü bir pozisyona sahip olmasını sağlayacağı düşünülmektedir.
Bu nedenle pek çok pozitif ve negatif etkisi olabilecek bu konunun özellikle sürdürülebilir moda hususunda ne şekilde kullanılabileceği üzerine düşünülmesi gerekmektedir.
🌍'Made in America' Hızlı Moda'ya karşı
ABD'li firmalar kan kaybediyor.
Bu ayın başlarında elektronik perakende markası Nasty Gal sevenlerini iflas haberiyle şok etti. Orijinal tasarımlar ile birlikte diğer firmaların nostaljik ürün ve parçalarını satan elektronik ticaret sitesi yenilikçi markalaşma sayesinde zamanında sosyal medyada çok sevilir olmayı başarmıştı.
American Apparel, markanın popülerliğine rağmen bir süredir içten içe kaynamaktaydı yani bugünkü kötü durumu aslında çok da şaşırtıcı değildir. Pek çok firma finansal çöküşlerini yasal sorunlar ve yanlış yönetim gibi nedenlerle açıklarken aslında başka büyük bir faktör daha bulunmaktadır: Bu markaların çoğu üretimlerini Amerika içinde yapmaya devam etmektedir.
“Made in USA” etiketi yüksek maaşları ve yönetim masrafları nedeniyle firmalara çok pahalıya mal olmaktadır. Hızlı moda markaları benzer tasarımları finansal açıdan hiç zorlanmayacak şekilde piyasaya sunarken orta ölçekli markalar mevcut durumlarını korumaya çalışmaktadır.
Örneğin bir indirim ve fabrika fiyatına satış tedarikçisi olan TJX yalnızca 2015 mali yılında yaklaşık 31 milyar dolarlık gelir elde etmiştir. Artık günümüzde dünyadaki her altı kişiden birinin küresel moda endüstrisinin bir yerinde çalışıyor olması şaşırtıcı değildir. Bu da sektörü; özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki özellikle Asya ülkelerindeki insan gücünden beslenen, Batı isimlerinin egemen olduğu emeğe bağlı bir endüstri haline getirmektedir. Dünyanın her yerinde bulunan fabrikalardaki çalışma koşullarını gözlemleyen bağımsız bir çalışma hakları kuruluşu olan Çalışan Hakları Konsorsiyumu'na göre H&M Bangladeş'teki en büyük hazırgiyim üreticisi konumundadır.
1960'lara kadar Amerika giysilerinin %95'ini Amerika'da üretmekteydi. 2015 yılında ise Amerika'da tüketilen ürünlerin yalnızca %3'ünün Amerika'da, kalan %97'sini ise Amerika dışında üretilip ithal edildiği görülmektedir. Hızlı moda tedarikçilerinin çoğu üretim faaliyetlerini düşük maaş ve serbest ticaret anlaşmaları nedeniyle Bangladeş, Hindistan, Kamboçya ve Vietnam gibi ülkelere kaydırmanın daha mantıklı olduğunu düşünmektedir.
“Ne kadar ucuz o kadar karlı” anlayışı aynı zamanda Amerikalıların ucuz olduğu sürece kıyafetlerin nasıl yapıldığını umursamamasından da kaynaklanmaktadır. Gerçekten de yakın zamanda gerçekleştirilen bir kamuoyu anketinde Amerikalı tüketicilerin %55'i alışveriş yaparken giysilerin nerede üretildiğine dair herhangi bir çaba harcamadıklarını belirtmiştir. Yeni firmalar da bu gerçekliğin farkında olarak yerel üretimin finansal risklerini alma konusunda çekinceli davranmaktadır. Hazırgiyim ve tekstil sektörlerini konu alan bir ticaret dergisi olan Sourcing Journal Online'ın kurucusu Edward Hertzman, Business of Fashion'a konuyla ilgili olarak fikirlerini şu şekilde belirtmiştir: “Tüm sektör daha ucuz fiyatlar talep ediyor. Markalar açık bir şekilde olayın bu olmadığını söylese de açıklanmamak şartıyla istediğiniz bir yerdeki istediğiniz bir fabrikaya mevcut en büyük problemlerini sorduğunuz zaman size 'müşterilerinden fiyatları düşürmeleri yönünde gelen yoğun baskı”yı söyleyeceklerdir.”
Mağazalara her hafta gelen yeni ürünlerle iki sezon yerine markaların yılda 52 sezonu bulunmaktadır. Bu nedenle kitlesel üretimi etkili bir biçimde desteklerken fiyatlarını da ucuz tutabilmek için kötü çalışma koşullarına sahip yerleri ve üçüncü dünya ülkelerinde yer alan fabrikaları uygulanabilir ve karlı bir seçenek olarak görmektedirler.
Bangladeş'teki bir fabrika sahibi Observer'a şunları demiştir: “Batı tedarikçileri fiyatlarını ucuzlattıkça bizim de buna boyun eğmekten ve fiyatlarımızı ucuzlatmaktan başka şansımız kalmıyor ve bu da doğrudan çalışanlarımızın yaptıklarını etkiliyor.”
Güncel olarak, 4 milyondan fazla insan bu kötü çalışma koşullarına sahip yerlerde çalışmaktadır ve Bangladeş'teki ortalama bir işçi ayda yaklaşık 67 $'a yani günlük 2$'dan biraz daha fazlaya çalışmaktadır. Bugün, Bangladeşli işçiler dünya hazırgiyim çalışanları arasında en ucuz ücrete sahiptirler. Buna ek olarak, bu çalışanların %85'ten fazlası sağlık yardımı ya da mali güvencesi olmadan çalışan kadınlardır. Sendikalaşma yasalara aykırıdır ve çalışma koşulları gittikçe dayanılmaz hale gelmektedir. Fakat bu düşük ücretler ve güvenliksiz çalışma koşullarının hepsi en büyük firmalar tarafından ihtiyaç sahibi olan bu insanlara “iş sağladıkları” gerekçesiyle göz ardı edilmektedir. Ne yazık ki, 1100'den fazla kişinin öldüğü Bangladeş Daka'da çöken Rana Plaza gibi trajediler bile bu bakış açısını çok az değiştirebilmiştir.
The True Cost isimli hızlı modayla ilgili belgeseldeki bir röportajda İngiliz yazar ve gazeteci Lucy Siegle konuyla ilgili fikirlerini şöyle belirtmiştir: “Tedarik zincirini yeniden oluşturmaya dair fırsatlar kaçırılmıştır ve ben Rana Plaza ölçeğinde bir facianın yeniden gerçekleşmeyeceğine dair bir güvence verebilecek durumda değilim. Yüzlerce insan Rana Plaza ve hazırgiyim endüstrisi tehlikeli olmaya devam ettiği için hayatlarını kaybetti, birçoğu yaralandı ya da sağlıklarını tehlikeye attı.”
Multi trilyon dolarlık bir endüstrinin çalışanlarına adil yaşam ücretini sağlaması ve en temel insan haklarını garanti etmesi ne kadar zor olabilir?
The True Cost'un yönetmeni Andrew Morgan şunları söylemiştir: “Pek çoğumuza kötü çalışma koşullarına sahip yerlerde çalışmanın bir sıfır toplamlı oyun olduğu söylendi. Ya koşulları iyileştirecek ya da işleri ellerinden alacaktık. İşçilerin sahip olduğu insan haysiyetine ve hepimizin ev olarak adlandırdığı bu gezegenin uzun vadeli sağlığına saygı duyan koşulları yerine getirirken bu işleri korumak için daha iyi sistemler inşa edebiliriz. Küreselleşmenin sonuçlarını, insan ve kadın haklarıyla yüzleşmeye bizi zorlayacak başka bir sektör düşünemiyorum.”
Bu kusurlu tedarik zincirinin tüm tehlikeleri en altta olan ve en korunmasız olanlar yani bu zincirin bir halkası olmaktan başka bir şansı olmayanlar tarafından çekilmektedir. Bu kişiler bizim satın aldığımız ucuz kıyafetlerin bedelini ödeyenler. Yine de en tepeden başlayarak sektör yavaş ama kararlı bir biçimde değişmektedir. İmalat uygulamalarını değiştirme çabasında yavaş da olsa belirgin bir değişim yaşanmaktadır. Stella McCartney gibi en iyi tasarımcıların arkasındaki marka olan Kering, sürdürülebilirlikle birlikte moda dünyasına yeni bir yol açmıştır. Bu yılın başlarında Burberry 50 milyon £'lik bir yatırımla üretiminin çoğunu Kuzey İngiltere'ye taşıyıp genişletmeyi planladığını açıklamıştır. People Tree, Brooks Brother ve Zady gibi firmalar sürdürülebilirlik yarışında lider olan Reformation'a yetişmektedir.
Dünyanın en büyük ticaret fuarı firmalarından biri olan Messe Frankfurt tekstil ve tekstil teknolojileri yardımcı başkanı Olaf Schimdt Berlin'de Etik Moda Show isimli bir fuar düzenlemekte ve sürdürülebilirliğin artık pek çok tüketici için önemli bir etken olduğu gerçeğini belirtmektedir. “Tüketiciler artık geniş bir yelpazede sürdürülebilirliğe yönelmiş günümüz moda markaları içerisinden istediklerini seçebilir durumdadır. Örneğin, ticaret fuarlarımızda 160'tan fazla sürdürülebilir ve şeffaf bir şekilde çalışan marka her sezon koleksiyonlarını sergiliyor.”
Sürdürülebilirlik ve insan odaklı alışverişe yönelik en büyük adımı atacak olanlar müşterilerdir. “Made in USA” etiketi daha pahalı bir fiyata mal olsa da daha etik olduğu kesindir.
🌍Yakında bir giysinin etiketini okutarak ne kadar sürdürülebilir olduğunu görebileceksiniz
Bu hafta uygulama mağazasında yayınlanması beklenen Povigy uygulaması sürdürülebilir kıyafetinizin nasıl üretildiğinin hikâyesini anlatacak.
Povigy'nin kurucu ortağı ve operasyon direktörü Kate Nolan Bryden sürdürülebilirlikle ilgili fikirlerini şöyle belirtmiştir: “Bir giysinin %50'sinin organik pamuktan üretilmesi gerçekten harika bir şey ancak bu ürünün sosyal sorumluluğa uygun bir şekilde üretildiğini garanti etmiyor. Bu ibare tüm hikâyeyi anlatmıyor.”
Kate Nolan Bryden son günlerde moda sektöründeki “yeşil yıkama" sorununu çözmeyi amaçlayan yenilikçi şirketini New York'ta tanıtmıştır.
Sürdürülebilirlik son günlerde ana akım modada aşırı ilgi çekmektedir ve bu yalnızca Reformation gibi öncü firmalar tarafından değil Gucciare gibi büyük lüks tüketim firmaları tarafından da benimsenmiştir. Yeşil ve etik kelimelerinin kesin kanıtlar olmadan ortaya atılması müşterilerde hayal kırıklığı ve yorgunluğa neden olmaktadır; iddia, onu değerlendirmek için bir standart olmadan bir şey ifade etmemektedir. Bunun yerine bu cümleler sıklıkla sorumlu alışveriş yapmak isteyen müşterilerin ilgisini çekmek için basit bir pazarlama aracı şeklinde kullanılmaktadır.
Kıyafetlerin sürdürülebilirliğini kanıtlayan uluslararası kabul edilmiş bir standart bulunmamaktadır. Göğüs Kanseri Bilinçlendirme bağışlarında yaşanan ve zamanla anlamını yitiren “pembe kurdele hareketi”ndeki gibi sosyal bilinç iddiasına sahip diğer girişimler de aynı sorunu deneyimlemiştir. Birkaç bireysel girişim sorumlu moda üretme ve dağıtmada temel olguları standart hale getirme girişiminde bulunduysa da Povigy müşterileri giysilerinin kim tarafından ve nasıl yapıldığı konusunda eğitmek amacındadır.
Bir ürünün ne kadar sürdürülebilir olduğunu tespit etmek için Povigy temsilcileri üretim sahalarını ziyaret edip ürün materyallerinin hangi kaynaklardan edinildiğini ve nihai ürünün nasıl üretildiği, paketlendiği ve nakledildiğini analiz etmektedir. Bu ekipler Bangladeş'ten New York'taki giyim semtlerine kadar geniş bir çerçevede ziyaretler düzenlemeyi planlamaktadır. Kate Nolan Bryden “Bir ürünün burada üretilmesi onun sorumlu bir şekilde üretildiği anlamına gelmiyor. Ve sırf bir ürünün Vietnam'da üretilmesi onun sorumluluğa aykırı üretildiği anlamına da gelmiyor.” diyerek konuyla ilgili fikirlerini belirtmiştir.
Temsilci daha sonra tedarik zincirinde yer alan bölgeleri ziyaret ettikten sonra Sürdürülebilir Giysi Kaydı oluşturmaktadır. Bilginin doğruluğu ve üretim tesislerinin standartlara uygunluğu başka bir temsilci tarafından doğrulanmaktadır. Giysinin markasında ya da etiketinde yer alan bir QR kodun okutulmasıyla müşteriler onaylı örnekler üzerinden ürünün sıralamasını görebilmektedir. Aynı zamanda üretim sürecinin fotoğraflarını ve videolarını görüp ürünlerinin nasıl üretildiğini Povigy uygulaması sayesinde görebilmektedir.
Kumaş örnekleri değerlendirme sürecinde toplandığı için, otantik ürünler Povigy etiketi ya da QR kodla birlikte müşteriler tarafından doğrulanabilmekte ve böylece korsan ürünlere karşı da savaşılabilmektedir.
Güncel olarak Povigy, Guetamala'daki zanaatkârların ürünlerini pazara getiren Worthy Village gibi el emeği ürünlerine odaklanan markalarla ortaklık yapmaktadır. Aynı zamanda Maryland'de yerleşik olan Fred&Co, birkaç Amerikan markasıyla da ortaklık yapmaktadır.
Povigy yalnızca eko-etiketli ve lüks pazarlardaki ürünleri değil ayrıca orta ölçekli pazardaki ürünleri de kaydetmek amacındadır. Girişimciler satın alma süreçlerini küresel ölçekte etkilemek istemektedirler. Bu konsept sektörde şeffaf bir çevre oluşturma, marka bağlılığını arttırma ve daha iyi iş uygulamalarını yayma potansiyeline sahiptir. Tüm bunlara rağmen Povigy çalışmalarını teşhir etme üzerine kurmamıştır. “Biz birilerini 'yakalama' ya da suçlamadan ziyade sektörde daha iyi uygulamaları cesaretlendirme amacındayız.” diyerek bu konudaki fikirlerini de belirtmişlerdir.
🌍Inditex'in Satışlarında Hızlı Artış
Zara markasını da bünyesinde bulunduran dünyanın en büyük hazırgiyim perakende grubu Inditex'in satışlarının yılın Ocak-Eylül döneminde % 11 artışla 16,4 milyar euro seviyesine ulaştığı belirtilmektedir. Aynı dönemde grubun net karının ise % 9 artışla 2,2 milyar euro'ya yükseldiği kaydedilmektedir.
Inditex'in sabit kurlarla satışlarının 1 Kasım – 12 Aralık 2016 döneminde ise % 16 oranında arttığı da belirtilmektedir.
Bu arada, aynı dönemde aralarında Yeni Zelanda, Vietnam, Paraguay ve Nikaragua gibi yeni pazarların da olduğu 50 ülkede 227 yeni mağaza açılmıştır. Böylece Inditex'in 93 farklı ülkede 7,240 mağazasının bulunduğu belirtilmektedir.
🌍Satın Almıyoruz: Hızlı Moda, Yalanlar ve Sürdürülebilirlik
Son dönemde uluslararası yayınlarda hızlı modayı ve küresel markaları eleştiren yazılarda bir artış görülmektedir. Aşağıdaki yazı bu eleştirel çalışmalardan bir örnek olarak dikkat çekmektedir.
Hızlı moda tıpkı fast food yemek zincirleri gibi bir eğilime sahip olmuştur: Aşırı hızlı büyüme, kitlesel popülerlik ve müşteri kuşkuculuğu. Kitle halinde kıyafetlere erişebilmenin aslında toplumlarımız ve gezegenimiz için oldukça zararlı olduğu ortaya çıkmıştır. Bir ya da iki kez kullanılan ve sürekli değiştirilen kıyafetler biz ve çevremiz için sağlıklı değildir. Pek çok rapor ve program da aynı doğrultuda görüşlerini beyan etmiştir. Bilgi akışının hızlandığı ve müşterilerin daha çok bilinçlendiği günümüzde hızlı modadan bir dönüş mü göreceğiz?
Hızlı moda insan hakları ihlali, tedarik zinciri uygulamaları, Rana Plaza çöküşü gibi uygulama trajedileri ve aşırı tüketime teşvik gibi konular üzerinden sürekli ateş altındadır. Çok iyi yazılmış etik kurallar ve kurumsal sosyal sorumluluk bildirilerine rağmen bu ihlaller devam etmektedir. Arada sırada, firmaların geri dönüşüm gayretiyle ya da Bilinçli Koleksiyonların sunulmasıyla pozitif bir halkla ilişkiler yürütülmeye çalışılmaktadır. Ancak gün geçtikçe insanlar hızlı moda tüketiminin zararları konusunda daha da bilinçlenmekte ve tercihlerini değiştirmektedir.
Diğer yandan, tasarımcı ve sanatçı Tuesday Bassen Zara'ya kendi çizimlerini ürünlerinde izinsiz kullanması nedeniyle bir ihtarname çekmiştir. Bu olay ise ilk kez gerçekleşen bir şey değildir. Bağımsız sanatçıların sayısı arttıkça ve işleri görünür oldukça büyük markalar bu yolsuzluğa daha çok başvurur olmuştur. Normalde Zara Bassen'ın çalışmasının telif hakkını ödeyebilecek ya da onunla işbirliğine girebilecekken bunu yapmamayı tercih etmiştir.
Çok daha yakın zamanda, Zara Los Angeles'taki müşterilerinin açtığı 5 milyon dolarlık bir toplu davaya konu olmuştur. Müşterilere göre Zara döviz kurları üzerinden haksız bir kazanç sağlamaktadır. Ana merkezi Avrupa'da bulunan Zara etiketlerinde para birimi olarak Euro'yu kullanmakta ve günlük kur üzerinden Amerikan doları cinsinden ödeme yapan müşteriler ise bazen etiket fiyatından %60 daha fazla ödeme yapmak durumunda kalmaktadır.
Zara bu yıl epey bir net kar yaptığını açıklamıştır. Daha sorumlu tedarik zincirlerinden vazgeçerek, bağımsız sanatçıların tasarımlarını çalarak ve ürünleri müşterilere olduğundan daha yüksek fiyata satarak elde edilen bu karın adilce kazanıldığı düşünülmemektedir.
Yukarıda bahsedilen hikâyeler ışığında üretim zinciri sektör çalışanlarını, bu ürünlerin üretimi sırasında çevreye verilen zararı, bağımsız sanatçıların eser haklarını ya da müşterilerini kazıklar durumda olmayı umursamamaktadır.
Buna rağmen bu tutumun tam karşısında olan firmalar da bulunmaktadır. Örneğin Everlane ürünlerinin imalat fiyatlarını ve markup fiyatlarını internet sitesi üzerinden şeffaf bir biçimde açıklamaktadır.
Hızlı modaya karşı en büyük tehdit bu firmaların yarattığı zarar değil, zarar vermeyen firmaların varlığıdır. Tıpkı insanların fast-food'dan yavaş yemek yeme hareketine geçişi gibi müşteriler kıyafetleri hakkında da daha verimli seçenekleri araştırmaya başlayacaktır.
🌍Gelişen Dünyada Hızlı Moda Çevre İçin Büyük Tehlike Arz Ediyor
Kıyafetleri üretme ve satma biçimleri değişmediği sürece bu süreçlerin çevreye ve kıyafetleri üreten insanlara zarar verdiği görülmektedir. McKinsey & Co.'nun araştırması modayı tüketme biçimiyle beraber gelişen pazarlarda büyüyen orta sınıfın daha çok kıyafet satın almasını da incelemiştir.
McKinsey'e göre perakendeciler daha çok sayıda ucuz kıyafeti piyasaya sürdükçe “tek kullanımlık moda” kültürü daha da artmaktadır. Tüketiciler ucuz fiyat ve sürekli yenilik nedeniyle bu kıyafetlerden çok sayıda almayı tercih etmekte ancak aldıkları kıyafetleri atmadan önce yalnızca birkaç defa giymektedirler. Bu hızlı moda ekosistemi, iklim değişikliğini hızlandıran karbon emisyonuyla geniş ölçüde doğal kaynakları kullanmaktadır. Ayrıca bu konunun bu ürünlerin üretildiği ülkelerde yaşanan çok sayıdaki çalışan hakları ihlaliyle de ilişkisi bulunmaktadır.
Önümüzdeki dönem, büyük ihtimalle daha da çok kıyafet üretilecektir. 2000-2014 yılları arasında dünyada hazırgiyim üretimi McKinsey'e göre iki katına çıkmıştır ve Avrupa hazırgiyim firmalarının bir yılda ürettiği koleksiyon sayısı da 2000-2011 yılları arasında ikiden beşe yükselmiştir.
Bu kıyafet patlaması özellikle fazla nüfuslu gelişmekte olan ülkelerin alım gücü artan orta sınıfının kıyafetlere daha çok para harcaması sebebiyle devam edecek gibi görünmektedir. Rapora göre beş büyük gelişen ülkede -Brezilya, Çin, Meksika, Hindistan ve Rusya- hazırgiyim satışları Kanada, Almanya, İngiltere ve ABD'den sekiz kat daha hızlıdır.
Kıyafet fiyatları diğer ürünlerin aksine gittikçe ucuzlamaktadır. McKinsey'e göre 2000-2014 arası ortalama bir tüketicinin satın aldığı kıyafet sayısı %60 oranında artarken insanların bir kıyafeti kullanıma devam etme süresi 15 yıl önceye göre yarı yarıya azalmıştır.
Tüm bu ucuz kıyafetleri üretmek için gerekli olan su ve enerji üretim aşamasıyla sınırlı kalmamaktadır. Bir kıyafetin her yıkanışı artı bir enerji ve su masrafına neden olmaktadır. Eğer yükselen pazarlardaki kişi başına kıyafet tüketimi seviyesi batıdaki seviyeye çıkarsa bunun doğal kaynaklar üzerinde dikkate değer bir etkisi olacaktır.
McKinsey'e göre bu çevresel etkileri karşılamanın yolu endüstriyle birlikte çalışarak mümkün görülmektedir. İlk önerilerden biri sektörün geri dönüşüme uygun kıyafetler üzerinde çalışması ve üretmesidir. Günümüzde karışım şeklinde olan kumaşların ipliklerini ayırmak oldukça zordur ve pamuğun mekanik yöntemlerle geri dönüşümü kalitesini düşürmektedir. McKinsey bu nedenle daha kimyasal yöntemlere yönelmeyi önermektedir. (Tekstil teknoloji firması Evrnu ve Levi's son günlerde Evrnu'nun kimyasal geri dönüşüm yöntemiyle daha önceden kullanılmış pamuk artıklarından bir denim pantolon üretmiştir.)
Bu aynı zamanda daha yüksek emek ve çevre standartlarını önerip, tüketicileri kıyafetlerinin bakımlarında daha az etkili yöntemler kullanmaya ve yeni ipliklerin geliştirilmesine yatırım yapmaya teşvik etmektedir.
Kurumlar ve bireysel markalar bu herkes tarafından bilinen sorunlar üzerinde çalışmaktadır ama bu çalışmaların sonuçları her zaman açık olmamaktadır. Kendisini sürdürülebilir hızlı moda içerisinde lider olarak konumlandıran H&M yüksek miktarlı üretim yaparken, bu üretimin etkisini azaltmak için program yatırımları yapmaktadır. Aynı zamanda Zara da yeni sürdürülebilir koleksiyonuyla artan izlerini kapatmaya çalışmaktadır.
Bir şeylerin değişmesi gerektiği oldukça açıktır. Markalar sorumluluk almak zorundadır ancak aynı zamanda tüketicilerin de sorumluluk alması gerekmektedir. Aksi takdirde tüm bu ucuz kıyafetlerin bedeli hepimizin ödeyebileceğinden çok daha fazla olacaktır.
🌍Hugo Boss Strateji Değiştiriyor
Avrupa'nın önde gelen hazırgiyim markalarından Hugo Boss, Kasım ayının ortasında yaptığı açıklamayla 2 alt markasından vazgeçerek tamamen ana marka Hugo Boss'a yoğunlaşacağını duyurmuş bulunmaktadır. Marka ayrıca önümüzdeki dönemde grubun yeni mağaza açılışlarını yavaşlatacağını da açıklamıştır.
Açıklamaya göre firma sadece Hugo Boss markası altında ve daha çok casual ve iş erkek giyime odaklanacağını duyururken, ayrıca 2017 yılının marka için bir geçiş yılı olacağını ve 2018 yılında grubun tekrar büyümeye geçeceğini de ilan etmiştir. Hugo Boss yönetimi ayrıca 2016 yılında alınan tedbirlerle 65 milyon euro tasarruf sağladıklarını da duyurmuştur.
🌍Inditex, Vietnam'da Fason Networkunu Kurdu
Dünyanın önde gelen hazırgiyim perakende grubu Inditex'in hazırgiyim ve konfeksiyon sektörünün yükselen tedarikçisi Vietnam'da imalat altyapısını kurduğu belirtilmektedir.
Güncel haberlere göre Inditex'in Vietnam'ın çeşitli bölgelerinde imalat networkunu kurmayı tamamladığı kaydedilirken, sözkonusu tedarik network'unun 130 imalatçı fabrika ve yaklaşık 150 bin işçiden oluştuğu belirtilmektedir. Vietnam'da kurulu network'teki fabrikaların grubun amiral gemisi olan Zara'nın dışında Pull&Bear, Bershka ve Massimo Dutti markalarına da fason imalat yapıldığı belirtilmektedir.
🌍Brexit Sonrası Belirsizlik Tedarik Zincirlerinde Riski Artırıyor
Brexit oylaması sonrasında küresel tedarik zinciri riski art arda olarak dördüncü çeyrekte de artarak 2013'ten bu yana en yüksek seviyesine ulaşmış ve dünya genelinde ticaret kısıtlamaları da artmıştır.
Birleşik Tedarik Enstitüsü (CIPS) ve Dun & Bradstreet ekonomistlerinin analizleri Dünya Ticaret Örgütü'nün ayda ortalama 22 yeni ticari yasak bildirisinden sonra “küreselleşme üzerinde siyasi fikir birliğinin parçalanması” olayını göstermiştir.
Eğilim özellikle son çeyrekte riskin yükseldiği Batı Avrupa'da belirgin durumdadır. Bu özellikle pound üzerinde etkili olan “Brexit sonrası İngiltere ve Avrupa Birliği ilişkilerinin belirsizliği”nden kaynaklanmaktadır.
Analiz iş çevrelerine “gümrük tarifeleri sürekli değişim riski taşıdığı için Brexit müzakerelerini yakından takip etmelerini” önermektedir.
Fransa, İtalya ve Almanya'da gerçekleşecek seçimlerin siyasi dalgalanma etkisiyle beraber bu belirsizliğin gelecek 12 ay boyunca sürmesi beklenmektedir. Aynı zamanda bu analiz, Avrupa'daki göç ve Suriye'deki askeri durumun daha ilerde tedarik zincirlerinde bozulmalara neden olacağını belirtmektedir.
Amerika seçimlerini kimin kazanacağına bakmaksızın, hem Hillary Clinton hem de Donald Trump Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) konusundaki endişelerini belirtmiştir.
Dun & Bradstreet baş ekonomisti Bodhi Ganguli “Siyasi ve ekonomik belirsizlikler küresel iş çevrelerinde baskı oluşturmaya devam edecek ve küresel ekonominin durumuyla ilgili bu tedirginlik 2014 yılının 4. Çeyreğinden itibaren CIPS Risk Endeksinin düşüşüne yansımaktadır.” diyerek sözlerin şu cümlelerle devam etmiştir:
“2014 yılının sonlarından 2015 yılına kadar CRI, gelişmekte olan piyasalardaki hareketlerin ve başlıca gelişmiş ekonomilerin kriz sonrası dönemin yavaş büyüme tuzağından kaçmaya devam ettiklerini gösterdi.”
🌍Asya'lı Tedarikçilerde Ücretler Dipte
Dünya hazırgiyim ve konfeksiyon tedarikinin büyük bölümünün yapıldığı Asya bölgesinin ülkelerinde işçi ücretlerinin son derece düşük seviyelerde seyrettiği belirtilmektedir.
Araştırmada incelenen 5 ülke (Çin, Bangladeş, Pakistan, Hindistan, Sri Lanka) arasında saat başı ücret bazında ortalama en düşük ücretlerin Bangladeş'te olduğu belirlenirken ($ 0,51 / saat), Sri Lanka'da ise bu rakam $ 0,55 / saat seviyesine çıkmaktadır. Bir diğer önemli tedarikçi Pakistan'da sektörün ortalama ücreti $ 0,58 / saat iken, Hindistan'da ise bu rakam $ 1,06 / saat seviyesinde seyretmektedir.
5 ülke arasında Çin'deki sektörel ücret seviyesi diğerlerinden daha yüksek seviyede olup, hazırgiyim sektöründe ortalama ücretler $ 2,6 / saat seviyesine kadar yükselmiştir.
🌍Çin'de Kurumsal Sosyal Sorumluluk Konferansı Yapıldı
Çin'de Çin Ulusal Tekstil ve Hazırgiyim Konseyi (CNTAC) çatısı altında Şangay'da '2016 Social Responsibility of Chinese Textile and Apparel Industry' konferansı düzenlenmektedir. Konferansta Çin'in 2025 yılı Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik Hedefleri öne çıkmaktadır.
Yine aynı etkinlik kapsamında Çin'in yanı sıra Bangladeş, Myanmar, Pakistan ve Kamboçya'dan sektör liderleri tarafından “ Asya Tekstil ve Hazırgiyim Sektöründe Kurumsal Sosyal Sorumluluk Anlaşması” imzalanmıştır. Bu anlaşmada sosyal sorumluluk ve çevreye karşı sorumluluk çerçevesinde tekstil ve hazırgiyim sektörlerinde çalışma standartları, insan hakları, adil rekabet ve çevreyi koruma konularında maddeler yer almaktadır.
🌍Sri Lanka'ya GSP+ Statüsü Geliyor
Ocak ayında Avrupa Komisyonu, Sri Lanka'nın başvurusu üzerine AB Konseyi ve Avrupa Parlamentosu'na Sri Lanka'ya GSP+ Statüsü verilmesini teklif etmişti.
Komisyon tarafından yapılan açıklamaya göre Sri Lanka Hükümeti insan hakları, çalışma koşulları ve çevrenin korunması gibi alanlarda 27 uluslararası konvansiyonu kabul edip uygulamaya söz verince GSP+ Statüsü yolunun açıldığı görülmektedir. Komisyon'un teklifine göre hazırgiyim ve tekstil ürünlerinin de aralarında olduğu birçok sektörde gümrük vergileri kaldırılacaktır.
Yine Komisyon tarafından yapılan açıklamaya göre Sri Lanka'nın insan hakları, çalışma koşulları, çevre vb. alanlarda taahhütlerine uyup uymadığı yakından izlenecek ve raporlanacaktır.
AB Komisyonu'nun Ticaretten Sorumlu Üyesi Cecelia Malmström tarafından yapılan açıklamaya göre GSP+ statüsü yalnızca Sri Lanka'nın AB'ye ihracatını artırmakla kalmayıp ülkede insan hakları, hukukun üstünlüğü ve iyi yönetim reformları açısından önemli olduğunu belirtmektedir.
Bu arada, Komisyonun teklifinin ardından Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi'nin teklifi onaylamak için önünde 4 ay bulunmaktadır.
🌍ILO Better Factories Kamboçya Programı Uzatıldı
ILO Better Factories Kamboçya Programı Uzatıldı
Kamboçya'da Ticaret ve Çalışma Bakanlığı, Kamboçya Hazırgiyim Üreticileri Birliği (GMAC) ve ILO Better Factories Programı arasında bir anlaşma (Memorandum of Understanding – MoU) imzalandığı haber verilmektedir.
Söz konusu anlaşma ile ILO Kamboçya Better Factories Programı'nın 2017 Ocak döneminden 2019 Aralık dönemine kadar 3 yıllık bir dönem için daha uzatıldığı kaydedilmektedir. Adı geçen programın uzatılmasıyla Kamboçya hazırgiyim sektöründe çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve sektörün rekabet gücünün artırılması hedeflenmektedir.
Programın Kamboçyalı sektörel partnerlerini oluşturan Kamboçya Hazırgiyim Üreticileri Birliği (GMAC), önümüzdeki 3 yıllık dönemde Better Factories Programı bütçesinin % 25'ini karşılarken, uluslararası alım gruplarının da Programın sunduğu rapor ve eğitimlerden yararlanarak ve bunların ücretlerini ödeyerek mali katkıda bulunacağı belirtilmektedir.
Better Factories Programının Kamboçya'da, bugüne kadar yaptığı gibi, hazırgiyim fabrikalarında ve üretim tesislerinde çalışma koşullarını gözlemleyerek raporlayacağı ve işletmelerdeki çalışma koşulları ile rekabet gücünün artırılabilmesi için çalışmalar ve tavsiyelerde bulunacağı kaydedilmektedir. Bu kapsamda Better Factories Programının Kamboçya Çalışma Bakanlığı ile beraber çalışacağı da haber verilmektedir.
🌍Pakistan'da Tekstil ve Konfeksiyon Sektörüne Destek Paketi
Pakistan'da tekstil ve konfeksiyon sektörü için destek paketi açıklanmıştır. Başbakan Nawaz Sharif tarafından sektör temsilcileriyle yapılan toplantı sonrasında açıklanan destek paketinin 1,72 milyar dolar değerinde olduğu belirtilmektedir. Diğer yandan, söz konusu desteklerin ihracata olumlu yansımasının 4 ile 6 aylık bir süreç gerektirdiği de belirtilmektedir.
Tekstil ve konfeksiyon sektörünün toplam ihracatın yarıdan fazlasını oluşturduğu Pakistan'da, son dönemde kronik enerji yetersizliği, gaz - elektrik kesintileri ve yetersiz makine – yeni teknoloji yatırımları ve Pakistan para birimi rupi'nin dolar karşısında değerlenmesi sektör ihracatının zayıflamasına ve pazar payını kısmen Asya'nın diğer rakip dişli ülkelerine kaptırmasına neden olmaktadır.
İhracatın önemli bölümünü oluşturan tekstil ve konfeksiyon ihracatındaki yavaşlama, ciddi döviz açığı bulunan Pakistan'ı bu açıdan da yakından ilgilendirmekte ve Hükümeti tedbir almaya zorlamaktadır.
Maliye Bakanı tarafından yapılan açıklamaya göre söz konusu destek paketinde pamuk ithalatında gümrük vergisi ve satış vergisinin sıfırlanması ile tekstil makineleri ithalatında satış vergisinde indirime gidilmesi yer almaktadır. Söz konusu tedbirler ile sektörün üretim maliyetlerinin azaltılarak uluslararası pazarlarda rekabet gücünün artırılması hedeflenmektedir.
Diğer yandan, Pakistan devlet yetkilileri aksini iddia etseler de ülkede mevcut güvenlik sorunlarının da sektörü olumsuz yönde etkilediği ve yabancı müşterilerin Pakistan'a gelmeye çok istekli olmadıkları da belirtilmektedir.
🌍Vietnam Hazırgiyim ve Tekstil İhracatı Hedefin Gerisinde Kaldı
Uzakdoğu Asya'nın önde gelen tedarikçisi Vietnam'ın 2016 yılı hazırgiyim ve tekstil ihracatının hedefin gerisinde kaldığı açıklanmaktadır. Vietnam Tekstil ve Konfeksiyon Birliği (Vitas) tarafından açıklanan verilere göre Vietnam'ın 2016 yılı hazırgiyim ve tekstil ihracatı, büyük bölümü hazırgiyim olmak üzere, 28,5 milyar dolar olarak açıklanırken, bu rakamın daha önceden belirlenen 31 milyar dolarlık hedefin gerisinde kaldığı belirtilmektedir.
Vitas verilerine göre hazırgiyim ve tekstil ihracatında ülkenin en büyük pazarı ihracatın yarısının yapıldığı Çin olurken, ABD'ye ihracatın ise % 4 oranında artışla 11,4 milyar dolara ulaştığı belirtilmektedir. Vietnam'ın 2016 yılında hazırgiyim ve tekstil ihracatında diğer önemli pazarları AB, Japonya, Hindistan, Brezilya, Rusya ve Kanada olarak açıklanmaktadır.
Vitas'a göre Vietnam hazırgiyim ve tekstil ihracatının 2016 yılında hedefinin gerisinde kalmasının nedenleri arasında Çin, Bangladeş, Kamboçya gibi rakip tedarikçi ülkelerin artan rekabeti ile küresel çapta azalan talep ve siparişlerde düşüş gösterilmektedir.
ABD'de Trans Pasifik Anlaşması'na (TPP) karşı olan Trump'ın başa geçmesiyle bu anlaşmadan sektörel yarar sağlaması beklenen Vietnam'ın hesapları karışırken, mevcut şartlarda hazırgiyim ve tekstil ihracatının 2017 yılında % 5 -7 oranında artması öngörülmektedir.
Vitas'ın Sanayi ve Ticaret Bakanlığına başvurarak sektörün rekabet gücünü artırabilmek adına asgari ücret artışları ve çalışma saatleri konularında işveren lehine daha fazla esneklik talep ettiği belirtilmektedir.
🌍Pakistan'ın ABD'ye denim ihracatı yüksek maliyet nedeniyle azaldı
Pakistan'ın ABD'ye denim ihracatının 2016 yılında %3,3 oranında düştüğü belirtilmektedir. Ayrıca AB ve İskandinavya'ya denim ihracatı yine yüksek maliyet giderleri nedeniyle azalmaktadır. Pakistanlı ihracatçıların daha düşük maliyete sahip ülkelerle rekabeti gittikçe zorlaşmaktadır.
Çin yeni kurulan fabrikalara üç yıllığına bedava elektrik sağlarken Hindistan da bunun yanı sıra teşvikler sunmaktadır. Bu nedenle Pakistanlı ihracatçıların devlet desteği olmadan bu ülkelerdeki ihracatçılarla rekabet etmesi giderek güçleşmektedir.
Ülkenin önde gelen üretici-ihracatçılardan olan Dr. Mirza Ikhtiar Baig birçok ülkenin ihracatçılarına vergisiz üretim imkânı sunduğunu ancak Pakistan'daki vergilendirme politikası nedeniyle üretim maliyetlerinin gittikçe arttığını belirtmektedir.
Pakistan dünya denim ihracatında Çin'den sonra ikinci sırada yer almaktadır. ICAC'a göre dünya denim kumaş ticareti yıllık ortalama 670.000 ton civarındadır. Diğer önemli denim ihracatçıları ise Türkiye, Hindistan ve ABD'dir.
2016 yılı Pakistan'dan pamuk denim kumaş ihracatı 51 milyon metre kare ile yaklaşık 39 milyar dolar seviyesindedir.
Son 5 yılda Çin'in ABD'ye olan denim ihracatı miktar bazında 6,9 milyon metreden 87 milyon metreye yükselmiştir.
Pakistan'daki yerel denim üreticilerinin yaşadığı yüksek fiyatlandırma baskısı nedeniyle Pakistan'a denim ticareti için gelen müşteriler geri dönüp diğer ülkelere yönelmektedir.
İnsanların yaşadıkları yer, yaşları, cinsiyetleri ya da sosyal statülerine bakmaksızın herkesin sahip olması nedeniyle denim, dünyanın giysisi olarak kabul edilmektedir.
Avrupa tüm dünyadaki en geniş pazarı temsil etmektedir. Pazar yapısı küresel denim aktörlerinin tüketici fiyatlarını arttırmasına izin vermemektedir. Bu nedenle denim kumaş üreticilerinden kaynaklanan fiyat artışlarını kendileri çekmek durumunda kalmaktadır.
2020 yılına kadar küresel denim pazarının gelir seviyelerinin gittikçe yükselmesine bağlı olarak 64,2 milyar dolara ulaşması beklenmektedir.
🌍Myanmar Hazırgiyim İhracatında Hızlı Artış
Uzakdoğu Asya'nın yeni tedarikçisi Myanmar'ın hazırgiyim ihracatının 2016 yılında hızla arttığı belirtilmektedir. Bu kapsamda 2015 yılı 1 Ocak – 15 Ekim döneminde 409 milyon dolar olan ülke hazırgiyim ihracatının 2016 yılının aynı döneminde 940 milyon dolara yükseldiği belirtilmektedir.
Myanmar'ın 2016 yılı hazırgiyim ihracatındaki hızlı artışının en büyük nedeni Japonya ve AB pazarına yapılan ihracatta yaşanan artışlar. Myanmar'ın hazırgiyim ihracatının üçte biri Japonya'ya yapılırken, dörtte biri AB pazarına, dörtte biri de Güney Kore'ye yapılmaktadır. Hazırgiyim ihracatında ABD ve Çin'in de her birinin % 2,5 pazar payı olduğu kaydedilmektedir.
Myanmar hazırgiyim ihracat sektörünün 171'i yerli, 196'sı yabancı sermayeli ve 23'ü yerli-yabancı ortak olmak üzere 390 fabrika ve 300 binden fazla çalışandan oluştuğu belirtilirken, ülkedeki asgari ücret seviyesinin ASEAN ülkeleri arasında en düşük seviyede olmasının da ihracatta rekabet avantajı sağladığı kaydedilmektedir.
Başta üretim ve istihdam maliyetleri son yıllarda hızla artan Çin olmak üzere diğer tedarikçi ülkelerden maliyetlerin son derece düşük olduğu Myanmar'a yatırımlarda kayma olduğu da haberde belirtilmektedir.
🌍Moskova'da Vietnam Hafif Sanayi Bölgesi Açıldı
Rusya'nın başkenti Moskova'da Vietnam Hafif Sanayi Bölgesi açıldığı belirtilmektedir. Moskova'nın Serpukhov bölgesinde açılan Hafif Sanayi Bölgesinin Vietnamlı tekstil ve hazırgiyim firmalarından oluştuğu kaydedilmektedir. Hafif Sanayi Bölgesinde toplam 280 kişinin istihdam edildiği ve bunların da çoğunlukla Vietnamlı olduğu kaydedilmektedir.
Vietnam Hafif Sanayi Bölgesinin iki dönümlük bir arsada kurulmasına karşın gelecekte büyütülmesinin planlandığı ve bu Bölgeden Rus pazarına yılda 7,5 milyon dolar değerinde tekstil ve hazırgiyim ürünü sağlanmasının hedeflendiği belirtilmektedir.