İTKİB Ekspres: Dünyadan Haberler 2018 Mart

İTKİB Ekspres: Dünyadan Haberler

🌍Modada Geri Dönüşüm Ekonomisi Niçin Yararlı ve Gerekli

Dünya hazırgiyim ve moda sektöründe geri dönüşüm ekonomisi ve döngüsellik (circularity) giderek daha fazla yayılırken, bu sistemi uygulayan markalar sistemin maliyetlerinden daha fazla yarar görmektedir. Geri dönüşüm iş modeli uygulayan hazırgiyim perakende firmaları müşteri sadakatini de artırmaktadır nitekim tüketiciler giderek daha fazla bilinçli hale gelmektedir.

PA Danışmanlık Grubu tarafından yapılan “Keeping Customer Connections” (Müşteri Bağlantılarını Korumak) isimli araştırmaya göre moda ve hazırgiyimde geri dönüşüm modeli stratejik biçimde uygulanırsa firmayı baştan aşağı olumlu yönde etkilemektedir. Aynı araştırmaya göre geri dönüşüm iş modeli uygulayan firma ve markalar dünya genelinde 700 milyar dolara kadar tasarruf sağlayabilirler. ABD genelinde hane başına ortalama 7 bin dolar değerinde kullanılmayan fazla hazırgiyim ürünü olduğu düşünüldüğünde ülke ekonomisine 875 milyar dolar geri kazandırılabilecek bir potansiyel olduğu görülmektedir. İngiltere'de ise 1 ton kullanılmış giysi bağışının ortalama 1,975 dolar ekonomik değer taşıdığı da göz önüne alınmalıdır.

Geri dönüşüm iş modeliyle ilgili olarak markaların kampanyaları bulunmaktadır. İngiliz Marks & Spencer, kullanılmış kendi markası olan ürünlerini İngiltere'de 5 pound karşılığında, diğer ülkelerde değişen para karşılıklarıyla, geri almakta ve geri dönüşümde kullanılmak üzere üretime göndermektedir. Müşteriler genelde ellerindeki giymedikleri kullanılmış ürünleri vermekten kaçınmamakta ancak sembolik de olsa karşılığında ekonomik bir ödül-teşvik istemektedir.

Geri dönüşüm modelini yaygın olarak uygulayan diğer küresel bir marka da H&M'dir. H&M de kullanılmış hazırgiyim ürünleri bağışı karşılığında müşterilerine İngiltere'de 5 pound değerinde hediye çeki vermekte, diğer ülkelerde de yerel para birimleri değerinde hediye çeki verilmektedir. H&M'de Marks & Spencer'dan farklı olarak kendi markası dışında kullanılmış hazırgiyim ürünleri bağışı da kabul edilmektedir. H&M bu ürünleri geri dönüşüm için üretime göndermekte ve yeni ürünleri olarak raflara gelmektedir. H&M 2013 yılından beri kullanılmış giysi toplamakta olup geçtiğimiz 5 yıllık dönemde 60 bin ton kullanılmış hazırgiyim ürünü toplanmıştır. Toplanan kullanılmış hazırgiyim ürünlerinin 300 milyon tişört üretilebilecek kadar kumaşa denk olduğu belirtilmektedir.

🌍Hızlı Moda Ürün Kalıplarını Öldürüyor

Hazırgiyim sektöründe ürün kalıpları (garment fit) yıllardır üstüne konuşulan bir konudur. Ancak online alışıverişin önlenemez yükselişiyle birlikte tüketicilerin doğrudan üstlerine oturan, doğu kalıptaki ürünleri bulmaları zorlaşmıştır. Buna ek olarak hızlı moda trendi de doğru kalıplı ürün bulabilme oranını etkilemektedir.

Geçen yılın sonlarında Fashiondex kurucusu Andrea Kennedy, Texworld USA konuşması sırasında Fashion & Fit konulu çalışmalarına katılanların %94'ünün ürün kalıpları konusunu perakendecilikte bir sorun olarak gördüklerini söylemiştir.

Yavaş modanın yerini alan hızlı modada teslim sürelerinin aylardan neredeyse iki haftaya düşmesiyle birlikte, ürünleri hızlı bir şekilde teslim etmek daha önemli bir hale gelmiştir. Bu nedenle de çalışmaya katılanların %75'i ürünlerin doğru kalıpta üretilememesi konusuna sebep olarak hızlı modayı göstermektedir. Kennedy'e göre ürünlerin kalıpları perakendecilerin her şeyi daha hızlı istemesi sebebiyle gün geçtikçe kötüleşmekte ve bu nedenle tüketiciler kendilerine mükemmel şekilde olan kıyafetler bulmakta zorlanmaktadır.

Ortalama olarak firmaların çoğu kısıtlı zamanı iyi değerlendirmek adına model başına iki numuneyi denemektedir. Ancak bunun sonucunda iade alınan ürünlerin %68'inde tüketiciler iade nedeni olarak ürünlerin bedene uymamasını gerekçe göstermektedir. 20 yıl öncesinde firmalar model başına dörder numuneyi denemekte ve iadelerde bedene uymama sorunu ile %30'dan daha az bir oranda karşılamaktaydı. Buna yönelik olarak Kennedy deneme numunelerinin yarılanmasıyla iadelerin iki katına çıktığı sonucuna eriştiklerini söylemiştir.

Konuyla ilgili daha detaylı araştırmalar firmaların %40'ının profesyonel deneme mankenleriyle çalıştığını, %23'ünün ürünleri firmada çalışan ve aynı bedende giyinen birine denettiğini ve %15'inin kendilerinin denediğini göstermiştir. Son yıllarda üç boyutlu görsel deneme basında önemli bir yere sahip olsa da katılımcıların yalnızca %2'si bu yolu kullandığını belirtmiştir.

Firmaların çoğu her kalıp için ayrı numuneler hazırlayıp en iyi hale getirmektense, ilk hazırlanan numune kalıbı üstüne çalışıp diğer bedenlerin kalıplarını hazırlama yolunu seçmektedir. Ancak bunun ne firmalar ne de tüketiciler nezdinde istenilene ulaşmada bir faydası dokunmamaktadır.

Firmaların bu sorunu yaşamalarındaki en büyük etkenlerden biri de numunelerin hazırlandığı, denendiği ve düzeltildiği yerlerin aynı olmamasıdır. Bu işlemler sırasında teslim süresinin uzaması nedeniyle firmalar en olası şekilde süreçleri kısaltma yoluna gitmektedir. Fashiondex anketine katılanların %89'u tüm deneme süreçlerini aynı yerde tamamlamalarını sağlayabilecek bir hizmetten yararlanmak isteyeceklerini belirtmiştir.

Tüm bunlara rağmen bazı katılımcılar üretim bölgelerinde bulunacak olan deneme birimlerinin de bu sorunu çözmekte yetersiz kalacağını bildirmiştir. Özellikle de üretimin doğudaki ülkelerde yapıldığı ancak tüketimin yoğunluklu batıda gerçekleştiği bir dünyada, beden ölçülerinin tüketici kitleye uygun denk getirilmesi üretici firmalar açısından zor gözükmektedir. Bununla birlikte bazı katılımcılar yeni jenerasyonların üste tam oturan ve doğru kalıplı bir giysinin ne olduğunu çok iyi bilmemesi nedeniyle buna olan taleplerinin de yoğun olmayacağını düşündüklerini söylemiştir.

🌍Bangladeş'te İşçilerin Çoğunun Sözleşmesi Yok

Bangladeş'te yapılan bir araştırmaya göre tekstil ve hazırgiyim sektöründe çalışanların çoğunun sözleşmesinin bulunmadığı bilgisi verilmektedir.

Manusher Jonno Vakfı tarafından yapılan araştırmaya göre Dakar ve Gazipur kentlerinde ve çevresinde bulunan tekstil ve konfeksiyon işletmelerinde çalışan işçilerin % 72'den fazlasının sözleşmesi olmadan çalıştıkları belirtilmektedir. Bangladeş'te bulunan diğer kentler olan Chittagong ve Narayanganj kentlerinde ise tekstil ve konfeksiyon işletmelerinde çalışan işçilerin ise % 59,5'inin sözleşmesiz çalıştırıldığı ifade edilmektedir.

Manusher Jonno Vakfı tarafından yapılan araştırma Dakar, Gazipur, Chittagong ve Narayanganj kentlerinde 770 işçi tekstil ve konfeksiyon işçisi üzerinde uygulanmıştır.

Aynı araştırmaya göre tekstil ve konfeksiyon sektörlerinde çalışan işçilerin % 80'i kadın olup bu işçilerin büyük bölümünün ev-iş arasında ulaşım sorunu yaşadıkları belirtilmektedir.

Dakar ve Gazipur'daki tekstil ve konfeksiyon işçilerinin sadece % 36'sı devlet tarafından yapılan fabrika denetimlerini gördüklerini belirtirken bu oran Narayanganj ve Chittagong'da % 60'a yükselmektedir.

Yine Dakar ve Gazipur'daki tekstil ve konfeksiyon işçilerinin sadece % 16'sı çalışma kanunları hakkında bilgi sahibiyken, Narayanganj ve Chittagong'da bu oran % 24'e yükselmektedir.

🌍Milenyum Gençleri Niçin Etik ve Bilinçli Alışveriş Yapmıyor

Milenyum gençlerinin kendi talepleri doğrultusunda tüm dünyayı değiştireceği inancı herkes için kabul edilmiş bir gerçekliktir. Firmaların karlılıklarını arttırmak dışında kendi taleplerine cevap vermesi gerektiğini düşünen 20'li 30'lu yaşlarında olan bu kişiler 3,39 trilyon $'lık alım güçleriyle yok sayılamayacaklarını da göstermektedir.

Her ne kadar milenyum insanlarının sürdürülebilir ve duyarlı modaya karşı eğilimli olduğu konusunda pek çok şey söylense de bunu destekleyecek çok az veri olduğu da yadsınamaz bir gerçektir. Yapılan yeni bir araştırmaya göre Milenyum gençleri için alışverişte fiyat ve satın alma kolaylığı (%95) sürdürülebilirlikten (%34) çok daha önemli bir konudur.

LIM College öğretim görevlileri Robert Conrad ve Kenneth M.Kambara tarafından gerçekleştirilen “18-37 yaş arasındaki insanlar arasındaki alışveriş trendleri” isimli araştırma Milenyum insanlarının moda ürünlerini satın alacakları zaman sürdürülebilirlikten ziyade marka ismine (%60) ve ürünün eşsizliğine (%92) bile daha çok önem verdiklerini göstermektedir. Profesörler bu araştırma kapsamında LIM College, Avustralya'daki RMIT Üniversitesi ve London Fashion College'tan yaşları 18-37 arasında değişen 685 öğrenciyle anket yapmıştır.

Araştırma sonucunda Dr.Kambara'ya göre özetle şu sonuç çıkmaktadır: Piyasada sürdürülebilir, eşsiz ve alınabilecek fiyatta yeterli hazırgiyim ve ayakkabı ürünü bulunmamaktadır. Piyasada mevcut olan çevre dostu gençlere yönelik üretim yapan firmaların hiçbiri, gençlerin talep ettiği modaya uygunluk, eşsizlik, uygun fiyat gibi özelliklere de sahip değildir.

Bazı markalar “etik” olma konusunu halletmiş olsalar da 35 yaşın altındakilerin zevkine uygun ürünler konusunda sorunlar yaşamaktadır. Bunun da ötesinde, moda sektörünün düşük maliyetli üretim konusundaki takıntısı da hangi firmaların baştan sona etik bir üretim zincirine sahip olduğunun tespitini zorlaştırmaktadır. Conrad'a göre moda endüstrisi Milenyum insanlarının istediğini piyasaya sürmektense kendi istediklerini üretmeyi tercih etmektedir. Halbuki bu noktada firmaların bu insanların söylediklerini dikkate alarak hassasiyetleri olan bu kitleye de seslenmesi daha büyük önem taşımaktadır.

Bu noktada satın alınabilir olduğu kadar çevre dostu ürünler üretebilen büyük ölçekli tedarikçilerin ortaya çıkması gerektiği görülmektedir. Charles Scwab'ın raporuna göre Milenyum insanlarının %69'u ihtiyacı olmayan giyim ürünlerini satın almaktadır. Bu oran bu jenerasyonun ebeveyni olan baby boom jenerasyonundan (%45) ve X jenerasyonundan (%53) daha fazladır.

Gucci'den Stella McCartney'e kadar pek çok lüks tüketim ürünü üreten marka, daha yeşil üretime ağırlık vermiştir. Diğer yandan 2017 yılında yayınlanan Deloitte raporuna göre Çin, İtalya, İngiltere ve ABD'de lüks tüketim ürünleri kullanan milenyum jenerasyonundan ankete katılanların sadece %2,6'sı alışverişlerde etik duruşa dikkat ettiklerini belirtmektedir.

🌍Ticaret Savaşları mı Başlıyor?

Bilindiği gibi ABD Başkanı Trump, Mart ayının 3. haftasında Beyaz Saray'da düzenlenen törende imzaladığı genelgeyle, ülkesinin fikri haklarını ve teknolojilerini korumak amacıyla, Çin'e yönelik birtakım ticari tedbirler getirilmesi direktifi vermişti. Trump, ABD'nin Çin karşısında verdiği ticaret açığının kontrol edilemez seviyelere ulaşması dolayısıyla harekete geçmek zorunda olduklarını ifade ederken Çin'i 'Amerikan entelektüel mülkiyetinin hırsızı' olarak tanımlamıştır. Trump, Çin'e getirilecek ek gümrük vergisi ve yatırım kısıtlamalarının tutarının 60 milyar doları bulabileceğini belirtmektedir. Trump'ın genelgeyi imzalarken, “Bu birçok genelgenin ilki” ifadesini kullanması, gelecekte yeni ticari tedbirlerin açıklanabileceği şeklinde yorumlanmaktadır.

Beyaz Saray'ın yayınladığı genelgeye göre, Trump, Çin'e yönelik ek gümrük vergisi ve yatırım kısıtlamalarını belirleme görevini ABD Hazine Bakanlığı ve Ticaret Temsilciliğine (USTR) vermiştir. Buna göre, USTR'ın belirlediği Çin menşeli bazı ürünlere %25 oranında ek gümrük vergisi getirilmesi öngörülmektedir. Söz konusu gümrük vergisinin savunma, havacılık, bilgi teknolojileri ve imalat sektörüne yönelik olması planlanıyor. ABD'nin bu adımının, piyasalarda bir Çin-ABD ticaret savaşını başlatmasından endişe ediliyor. Trump'ın bu kararını ilk açıkladığı 9 Mart tarihinde, Çin Ticaret Bakanlığından yapılan açıklamada, ABD çelik ve alüminyuma yönelik gümrük vergileri nedeniyle uluslararası ticaret sistemine zarar vermekle itham edilirken, bu karara gereken cevabın verileceği belirtilmişti.

ABD Ticaret Temsilcisi Robert Lighthizer, ithal çelik ve alüminyuma uygulanması düşünülen % 25 ve % 10'luk gümrük tarifesinden en azından geçici olarak, AB, Kanada, Meksika, Avustralya, Arjantin, Brezilya ve Güney Kore'nin bu tarifelerden muaf tutulacağı belirtilmektedir. Bu adımın, ABD'nin kısa vadede, müttefiklerini karşısına almak istemediği için attığı belirtiliyor.

Bu arada Pekin Yönetimi de ABD Başkanı Donald Trump'ın Çin mallarına 60 milyar dolarlık gümrük vergisi kararına misilleme olarak, ABD ürünlerine 3 milyar dolar vergi getirme planlarını açıklamıştır. Çin Ticaret Bakanlığı ABD hamlesine iki aşamalı bir gümrük planıyla karşılık vermeyi tasarladıklarını duyurmuştur:

Taze meyze ve şarap dahil 1 milyar değerindeki 120 ürüne, % 15 gümrük vergi

Hurda alüminyum dahil 8 ürüne, % 25 vergi

Başkan Trump, "ticaret savaşını" kazanacağından emin görünürken Çin ise, ticaret savaşı istemediklerini ama böyle bir savaşa girmekten korkmayacaklarını söylemektedir. Çin'in bu planın ilk adımını hayata geçirmeden önce, ABD'nin anlaşmaya yanaşıp yanaşmayacağına bakacağı söylenmektedir.

Pekin'in bir diğer planının da Dünya Ticaret Örgütü üzerinden Trump'ın geçen ay duyurduğu çelik ve alüminyuma gümrük vergisi getirme kararı hakkında yasal yollara başvurmak olduğu ifade edilmektedir.

Başkan Trump Çin'den ABD'nin Çin'le ticaretinde mevcut 375 milyar dolarlık açıktan derhal 100 milyar dolar indirmesini istemektedir. Beyaz Saray Çin'in dış ticaretinde bir dizi "adil olmayan" uygulama tespit ettiğini söylemekte ve bunlar arasında yabancıların Çin'de iş kurması konusundaki kısıtlamalar ve yabancı şirketlerin teknoloji transferine zorlanması gibi uygulamaları saymaktadır. ABD Yönetimi ayrıca Çin'in Amerikan şirketlerine adil olmayan koşullar koyduğunu, ABD'deki yatırımlarını stratejik alanlara yönelttiğini ve siber saldırılar yürüttüğünü öne sürmektedir.

Beyaz Saray şimdi Çin'den ithal edilen ve % 25 gümrük vergisine tabi olabilecek 1000 ürünlük bir listesi olduğunu söylemektedir. Listenin nihai halini almasından önce bu alanda iş yapanların görüşlerinin de alınacağı ifade edilmektedir.

Yetkililerin verdiği bilgilere göre, ABD ayrıca Çin'in ülkesindeki yatırımlarını sınırlamanın yollarını arıyor ve "adil olmayan" lisansların Dünya Ticaret Örgütüne götürülmesi yoluna da gitmeyi düşünmektedir.

Ticaret savaşı olursa kim daha zararlı çıkar?

Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında olası bir ticaret savaşı endişeleri finansal piyasaları tedirgin ederken, yatırımcılar Başkan Donald Trump'ın ABD'nin Çin karşısındaki ticaret açığını düşürme girişiminden dolayı ticari engeller yükselirse, bundan negatif sonuçlar doğacağını tahmin ediyor.

Amerikalı yetkililer Çin'in de misilleme yapma ihtimali olduğunu kabul ediyorlar ama Çin'in nihai olarak en çok kaybeden taraf olacağını söylüyorlar.

Öte yandan eğer açıklandığı şekliyle uygulanırsa Amerikan gümrük vergileri hem tüketici açısından fiyatların yükselmesi sonucunu getirecek hem de Çin'in muhtemel misillemesi uzmanlara göre ABD ekonomisinde özellikle de tarım ve uzay-havacılık gibi hayati sektörleri vurabilir.

Çin 2016 yılında ABD mallarının en çok satıldığı üçüncü en büyük pazar oldu. Amerikan mısırı, soya fasulyesi, domuz ürünleri ve uçaklarını en çok satın alan ülkelerin başında Çin geliyor.

Trump'ın politikalarını eleştirenler, ticaret açığının böyle bir adıma gerekçe olamayacağını, ticaretin her iki tarafa da faydalı olduğunu söylüyorlar. Buna karşılık Amerika'da, Çin'in devlet yönetimindeki ekonomisinin gelişimi ve askeri amaçlı kullanılabilecek teknoloji birikimi konusunda, partiler ötesi kaygıların da arttığı bir gerçek.

Ayrıca Trump'ın "Önce Amerika" politikaları ABD kamuoyunun geniş kesimleri arasında hala beğeniliyor. Fakat yorumcular Çin'in yapacağı misillemelerin, dikkatle, ABD'nin Trump'a desteğin yüksek olduğu bölgelerini etkileyecek şekilde planlanacağına hiç kuşku duymadıklarını söylüyorlar. Uzmanlara göre Çinliler bu liste üzerinde bir yılı aşkın süredir çalışıyorlar ve bu işte çok iyiler. Eğer işler o noktaya gelirse, Çin'de iş yapan ABD şirketlerinin hayatını çok zorlaştırabilirler.

Bu arada Çin, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) üyelerine Mart ayının son haftasında bir çağrı yaparak, ABD'nin örgütü "tahrip etmesine" engel olmalarını ve Çin'in fikri mülkiyet hırsızlığı yaptığı iddiaları üzerine ABD'nin getirdiği gümrük vergilerine karşı çıkmalarını isteyerek, canavarın kafesine geri tıkılması gerektiğini söylemiştir. Çin'in WTO temsilcisi Zhang Xiangchen, ABD Başkanı Donald Trump'ın 60 milyar dolar değerindeki Çin mallarına, 1974 tarihli ticaret yasasının Section 301 adlı maddesini kullanarak gümrük vergisi koyma planının, DTÖ kurallarını ihlal ettiğini söylemektedir. Çin'in WTO temsilcisi Zhang Çin'in haklarını ve çıkarlarını korumak için WTO kurallarını ve "başka gerekli yolları" kullanarak tepki göstereceğini söylemektedir.

Çin Ticaret Bakanlığı da yaptığı açıklamayla “ABD'nin uçurumdan önce atının dizginlerini çekmesini umduklarını” belirterek aksi takdirde kendilerinin de ulusal çıkarlarını korumak için sonuna kadar gideceklerini söylemektedir. Aynı açıklamada “ABD'nin yanlış yöntemlerinin Pandora'nın kutusunu açmaya benzediğine dikkat çekilerek bu önlemlerin zincirleme tepkimeyi tetikleyeceği ve ticari korumacılık virüsünün dünyaya yayılmasına neden olacağı” savunulmaktadır.

Sonuç olarak dünya ABD'nin Çin'den gelen ithal mallara uygulayacağı ek gümrük vergilerinin ürün listesini hazırlamasını beklerken, diğer yandan Çin de misilleme listesi hazırlıyor ve bu gidişatın diğer ülkelere de yayılarak global ticaret savaşlarına dönüşmesinden endişe edilmektedir.