İTKİB Ekspres: Dünyadan Haberler 2023 Ekim
İTKİB Ekspres: Dünyadan Haberler
🌍Türkiye Tekstil İhracatçıları Sürdürülebilirliğe ve Yakından Tedarik Potansiyeline Odaklanıyor
Küresel moda endüstrisinin pazara çıkış hızı ve sürdürülebilirliğe odaklanması Türkiye tekstil ihracatçılarına büyüme için bazı önemli fırsatlar sunuyor. Dünyanın beşinci, AB'nin ise ikinci büyük tedarikçisi konumundaki Türkiye elyaftan ipliğe, kumaştan hazır giyime kadar tedarik zincirindeki tüm ürünleri ülke içinden temin etme becerisine sahip olduğu için benzersiz bir konumda.
Avrupa Birliği pazarı en önemli pazar olduğu için, sürdürülebilir ve döngüsel tekstiller için AB stratejisi de Türkiye gibi tedarikçiler için giderek artan bir endişe kaynağı haline geliyor. Yeni kural, 2030 yılına kadar AB pazarında satılan tüm tekstil ürünlerinin uzun ömürlü ve geri dönüştürülebilir olması, mümkün olduğunca geri dönüştürülmüş elyaftan yapılması, tehlikeli maddeler içermemesi ve sosyal haklara ve çevreye saygılı şekilde üretilmesi gerektiği anlamına geliyor.
Merkezi İstanbul'da bulunan ancak birçok ülkede faaliyet gösteren, hazır giyimin yanı sıra iplik ve kumaş da üreterek Bershka'dan Zara'ya, Tesco'dan River Island'a pek çok büyük hazır giyim markası için tedarik sağlayan Gap Pazarlama'nın üst düzey satış yöneticisi Tunç Akyürek, büyük markaların tedarikçilerinden giderek daha fazla sürdürülebilir ürünler talep ettiğini, büyük markaların çoğunun sürdürülebilir ürünleri istediğini ve eğer bu tür ürünleri yapamazlarsa yakın gelecekte oyun dışı kalacaklarını kaydetti.
Denim kumaş üreticisi Bossa'nın strateji ve iş geliştirme direktörü Besim Özek ise Bossa'nın 2021-2022 yılları arasında su tüketimini %4,64 oranında azaltmayı başardığını, şirketin pamuk yetiştirirken yenilenebilir tarım uygulamalarının yanı sıra su kullanımını azaltmak için daha derin sulama kullandığını belirtti. Sürdürülebilirlikten sonraki adımın İzlenebilirlik olacağını ifade eden Özek, herkesin üretimin hikayesini merak ettiğini, ürünün izlenebilir olmasının özellikle genç tüketiciler için endişe kaynağı haline geldiğini kaydetti. Denim oluşturmak için geri dönüştürülmüş elyafların kullanılması, daha sürdürülebilir ürünler yaratmanın bir başka popüler yolu olduğuna değinen Özek, bu kumaşların artan maliyetinin özellikle geri dönüşümü daha zor ve dolayısıyla daha pahalı olan tüketim sonrası elyaf kullanımını zorlaştırdığını kaydetti. Özek, çevresel etkileri daha düşük olmasına rağmen ne yazık ki bu kumaşlar için "kimsenin daha fazla ödemeye istekli olmadığını" vurgularken, genellikle daha yüksek fiyatla satılan organik pamuğa da ödeme yapmaktan ise tüketicinin daha memnun olduğunu ifade etti.
Nakliye Maliyetlerindeki Artışın ve Enflasyonun Türk Tekstil İhracatçılarına Etkisi
Enflasyon da Türkiye'deki tedarikçiler için bir diğer endişe kaynağı durumunda. Ağustos ayındaki %59 enflasyonun bu yıl sonuna kadar %65'e çıkması bekleniyor. Temmuz ayında Türk hükümeti, sorunu çözmek amacıyla ülkedeki aylık asgari ücreti %34 artırarak 11.402 TL'ye (483 ABD Doları) çıkardı. Türkiye'nin hazır giyim sektörü ise ülkede yaklaşık 1,1 milyon kişiye istihdam sağlıyor ve bu değişimden büyük ölçüde etkilenmiş durumda.
Kumaş üreticisi Almodo'nun satış yöneticisi Oğuz Hatipoğlu, artan ücretlerin yanı sıra, artan nakliye ve diğer ulaşım maliyetlerinin de son aylarda tedarikçiler için zorluk oluşturduğuna değinirken, zorlukların bazı rakiplerin iflas etmesine yol açabileceğini ve hayatta kalanları ise avantajlı hale getirebileceğini açıkladı. Hatipoğlu, enflasyonun tüketici alışkanlıklarının da değişmesine neden olduğunu, bunun da tedarikçilere yansıdığını sözlerine eklerken, dünyanın dört bir yanında ekonominin etkisiyle insanların daha az tüketmeye başladığını belirtti.
Küresel Ekonomideki Sıkışıklığın Olumsuz Etkileri
Gap Pazarlama Yöneticisi Akyürek küresel ekonomik durumun Türkiye'deki tekstil üreticilerinin işlerini zorlaştırdığına inanırken, genel olarak dünyada sorunun devam ettiğini, bilhassa Avrupa'nın şu anda Ukrayna ile Rusya'da devam eden savaş nedeniyle sınandığını, savaşın yarattığı istikrarsızlığın ise birçok firmanın para harcama konusunda tereddüt etmesi anlamına geldiğini ifade etti. Yakın zamanda Türk tekstil üreticilerinin yararlandığı bazı avantajlar olduğuna değinen Akyürek, bunlardan birinin Avrupa ülkelerine coğrafi yakınlık olduğunu belirterek, bu durumun nakliyeyi diğer tedarikçi ülkelere göre çok daha hızlı ve daha ucuz hale getirdiğini belirtti.
🌍OECD “Küresel Ekonomik Görünüm” raporunu yayınladı
OECD'nin 19 Eylül günü açıkladığı son 'Küresel Ekonomik Görünüm' Raporu'nun ana başlığı “Enflasyon ve Düşük Büyüme Çelişkisi”. Söz konusu başlığın esasen iki boyutu var. Birinci boyut, bir yandan düşük büyüme var iken, bir yandan da 'yapışkan' enflasyon sorunu bir çelişki değil mi? İkinci boyut ise, dünyanın önde gelen ekonomilerinin merkez bankaları enflasyonla mücadeleyi önceliklendirerek, para politikasını sıkılaştırmayı sürdürürler ise, bu durum düşük büyüme sorununu daha da derinleştirmez mi? Birinci boyutta temel sorun, bilhassa hizmetler sektöründen kaynaklanan, bununla birlikte, neredeyse her sektörde gözlenen 'hırs enflasyonu' (greedflation) olarak öne çıkıyor. OECD üyesi ülkelerin tümünde, enflasyon fırsatçılığı ve açgözlülükten kaynaklanan ortak sorun ciddi boyutlarda.
OECD'nin enflasyonla ilgili uyarısının yanı sıra, ikinci bir uyarısı da düşük büyümenin kaynağına yönelik. Burada da Çin ekonomisinin bugün içinden geçtiği sıkıntılı süreç ve 2024'de öngörülenden daha yavaş büyüme ihtimali düşük büyümenin gerekçesi olarak öne çıkıyor. Öyle ki, dünya ekonomisinin önceki raporlarda paylaşılan büyüme öngörülerine göre 1.1 puan daha düşük bir büyüme yaşabilme olasılığı açısından, bu olasılığın 0,45 puanı sıkışan finansal koşullar ise, 0,65 puanı ise Çin ekonomisindeki yavaşlamadan kaynaklanıyor. Nitekim, imalat sanayinde zaten sıkıntılı bir tablo varken, hizmetler sektöründe küresel virüs salgını sonrası toparlanmanın hızla ivme kaybetmesi de verilere yansıyor. Geçtiğimiz mayıs ayından bu yana negatif eksende olan küresel imalat sanayi PMI'nın yanı sıra, küresel hizmetler PMI da mart ve nisan ayındaki en tepe noktasından sonra hızla gerilemekte.
OECD'nin küresel ekonomik duruma yönelik 3. Uyarısı ise, merkez bankalarının sıkı para politikası tercihleri nedeniyle, borçlanma maliyetlerindeki artış. Bu durum hem gayrimenkul sektörünü hem de özel sektörün yatırım iştahını zorluyor. Sadece 1,5 yıl içinde küresel özel sektör kredi faiz oranları yüzde 1,8'den 5'e yükselirken, mortgage faizleri de yüzde 2,1'den 4,7'ye çıktı. OECD'nin 4. Uyarısı ise, tüm bu tablonun küresel istihdam piyasasına işsizlik ve reel ücretlerde sıkıntı olarak yansıması. OECD'nin tüm bu zorlu küresel ekonomik tabloya rağmen, para politikasında 'sıkılaştırma'nın sürdürülmesi yönündeki önerisi, enflasyondaki yapışkanlık riskinden kaynaklanmakta. Bunun yanı sıra, OECD kamu harcamalarının da iyi yönetilmesi gerektiğini, kamu gelirleri ile kamu harcamaları arasında hassas dengenin gözetilmesi gerektiğini de hatırlatıyor. OECD'nin 3. Önerisi, kamu kaynaklarının ve adımlarının yenilenebilir enerji teknolojilerinin geliştirilmesine ve yenilenebilir enerji yatırımlarına daha fazla yoğunlaşması yönünde.
OECD'nin 4. Ve son önerisi ise, OECD üyesi ülkelerin 'uzun dönem büyümeye odaklı' yapısal reformları aralıksız sürdürmeleri ve küresel ticareti kısıtlayan engellerden bir an önce vazgeçmeleri. OECD'nin küresel ticarete yönelik önerisi önemli. Çünkü, bırakın Küresel Kuzey ile Küresel Güney arasında ticareti kısıtlayıcı bariyerlere, OECD üyesi kimi ülkeler bir başka OECD üyesi ülkeye dahi rahatlıkla küresel ticaret kurallarına tümüyle aykırı, haksız tarife dışı engel ve bariyer uygulayabiliyor. Önümüzdeki dönemde bu başlıkları konuşmayı sürdüreceğiz.
OECD'nin Tespitlerini Yeniden Sıralamak Gerekirse:
(1) Küresel ekonomik görünüme ilişkin olarak,
Risklerin daha çok Çin ekonomisindeki gelişmeler etrafında şekillenmekte olduğu,
Bankacılık sektörüyle ilgili sermaye yeterliliği ve stres testleri gibi uygulamaların “başarısız olamayacak kadar büyük yerine başarısız olamayacak kadar çok” (not too big to be failed but too many to be failed) paradigması çerçevesinde gözden geçirilebileceği,
(2) Para politikası ile ilgili olarak,
Politika çerçevesinde küresel ölçekte ilave sıkılaştırmaya yönelik adımların atılmasının beklendiği,
(3) Maliye politikalarına ilişkin,
Politika uygulamalarının para politikalarını destekleyecek nitelikte olacağı,
Küresel riskler karşısında hareket alanı sağlanmasına yönelik olarak ülkelerin mali alanlarını genişletecek politikalara öncelik vermesinin önemi, Mali alanın genişletilmesi açısından kısa dönemde harcamaların yeniden gözden geçirilmesi ve vergi tabanının genişletilmesi, çevre politikaları ile uyumlu yeni vergilerin uygulamaya alınması ve orta ve uzun vadede ekonomik büyümeyi destekleyecek yapısal alanlara odaklanılması gibi enflasyonist etki yaratmayacak politika uygulamalarının önemini artırdığı,
Harcamaların gözden geçirilmesi konusunda enerji fiyatlarındaki gelişmelere bağlı olarak daha önce uygulamaya alınmış olan çeşitli destek uygulamalarının öncelikle ele alınabileceği vurgulanmakta.
4 Ayrı Rapordan Önemli Başlıklar
1. Küresel Ekonomik Görünümüne İlişkin Değerlendirmeler:
o Küresel ekonomik büyüme beklentilerinin önceki rapor dönemindeki seviyesinde korunduğu, küresel büyüme oranının 2023 yılında yüzde 3 ve 2024 yılında yüzde 2,7 olmasının öngörüldüğü,
(Türkiye'nin 2023 yılı büyüme beklentisi yüzde 4,3, 2024 yılı büyüme beklentisi yüzde 2,6 olarak güncellenmiştir.)
o Küresel ekonomik görünümün, zayıf ama pozitif yönlü bir büyüme sürecine işaret ettiği,
o Küresel satın alma yöneticileri endeksinin (PMI) seyrinin önümüzdeki dönemde üretimde bir yavaşlama ihtimali olabileceğini gösterdiği,
o G20 ülkeleri arasında yer alan gelişmekte olan ekonomilerin yine bu ülkeler arasında yer alan gelişmiş ekonomilere kıyasla daha yüksek bir büyüme performansı sergilemesinin öngörüldüğü,
o Manşet enflasyonun, küresel ölçekte düşen enerji fiyatlarına paralel ancak hedef seviyelerin üzerinde seyrettiği,
o Salgın dönemindeki gelişmelere ve sonrasında Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın etkilerine bağlı olarak ortaya çıkan enflasyonist etkilerin devam ettiği,
o Para politikası çerçevesinin sıkılaştırılmasına yönelik olarak küresel ölçekte hızlı bir şekilde atılan adımların, borçlanma maliyetlerinde firmalar ve konut sektörü açısından bir artışı beraberinde getirdiği,
o Yüksek faiz oranlarının konut sektörünü olumsuz yönde etkilemekte olduğu,
o Küresel ekonomiye ilişkin başlıca risklerin,
? Çin ekonomisinin performansı,
(Zayıflayan talebe ve konut piyasasındaki olumsuzluklara bağlı olarak Çin'in büyüme tahminleri 2023 yılı için yüzde 5,1'e, 2024 yılı için yüzde 4,6'ya düşürülmüştür.
Yapılan senaryo analizleri, Çin'de talep seviyesinde meydana gelecek yüzde 3 oranındaki bir düşüşün, küresel ölçekte sıkı para politikası duruşunun sürdürülmesi halinde küresel hasılanın yüzde 1 oranında daralmasına yol açabileceğini göstermektedir.)
? Enflasyonun küresel ölçekte hedef seviyelerin üzerinde seyretmeye devam etmesi,
(Emtia fiyatlarında son dönemde meydana gelen gerilemeye karşın hizmet sektöründe enflasyonun ısrarlı bir şekilde devam etmesi, enflasyonun gelecek döneme ilişkin bir endişe kaynağı olmaya devam etmesine neden olmaktadır. Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın, iklim değişikliğine bağlı olarak ortaya çıkan gelişmelerin ve petrol üreticisi ülkelerin (OPEC+) arz kısıtlamalarının etkilerine bağlı olarak gıda ve enerji piyasalarında oynaklığın sürmesi enflasyona ilişkin risklerin devam etmesine yol açmaktadır.)
olarak sıralandığı,
o Önümüzdeki döneme ilişkin başlıca politika önerilerinin,
? Para politikalarındaki sıkı duruşun küresel ölçekte enflasyonist baskılar azalana kadar sürdürülmesi,
? Maliye politikalarının, yüksek kamu borçluluğuna, yaşlanmaya sebebiyle sağlık ve emeklilik sistemleri ile iklim değişikliğine bağlı olarak artan harcama ihtiyaçları kaynaklı ortaya çıkabilecek ilave yükleri yönetebilecek şekilde mali alan yaratılmasına yönelik olarak uygulanması,
? Kadınların ve yaşlıların istihdamı, rekabetçilik, ticaret önündeki engellerin azaltılması gibi yapısal politikalara öncelik verilmesi olduğu değerlendirilmektedir.
2. Finansal Piyasaların Görünümüne İlişkin Değerlendirmeler:
- Para politikası çerçevesinde küresel ölçekte öngörülen sıkı duruşa rağmen enflasyonist beklentiler önümüzdeki 2 yıllık dönemde devam etmektedir.
- Kısa vadede enflasyonun devam edeceğine yönelik bu beklentiler, enflasyonla mücadele ve büyümenin desteklenmesi konusunda merkez bankaları tarafından yapılan tercihlerin finansal istikrar üzerinde belirleyici olacağına işaret etmektedir.
- Hem kamu sektörüne hem de özel sektöre ait borçlanma araçlarının getirileri, para politikası çerçevesindeki sıkılaşmaya bağlı artış göstermiş, küresel finansal krizin öncesindeki seviyelerinin üzerine çıkmıştır.
- ABD tahvillerinin getirisi, derecelendirme kuruluşu Fitch'in ülke derecesini AAA seviyesinden AA+ seviyesine düşürmesine rağmen önemli ölçüde etkilenmemiştir.
- Küresel ölçekte özel sektör tarafından gerçekleştirilen borçlanma aracı ihraçlarının düşüş eğilimi gösterdiği tespit edilmiştir.
- Zorlu ekonomik koşullar ve yüksek faiz oranları, kredi derecelendirmesi düşük firmaların finansmanı açısından olumsuzluklara neden olmaktadır.
- Hisse senedi piyasalarında gelecek 12 aylık döneme ilişkin getiri beklentileri küresel ölçekte düşmektedir. Avrupa'da, ABD'de, Çin'de ve Hindistan'da bu eğilim takip edilebilirken Japonya ve Brezilya bu konuda söz konusu ülkelerden olumlu yönde ayrışmaktadır.
- Konut piyasasındaki gelişmeler finansal istikrarın korunması açısından risk oluşturmaktadır. (Çin'in en büyük 20 gayrimenkul firmasından 10 tanesi borç yapılandırması yapmış durumdadır.)
3. Küresel Ticarete İlişkin Değerlendirmeler:
- Covid-19 sonrası dönemde mal ticaretinde hızlı bir toparlanma yaşanmıştır. Ancak halihazırda, küresel ticarette genel bir yavaşlama görülmekte olup ticaretin genel yapısı değişmiştir.
- Ulaştırma ve seyahat sektörlerinde Covid-19 krizinin başlarında ciddi bir gerileme yaşanmış, Covid-19 sonrası dönemde ticaretteki düzelmeyle birlikte ulaştırma sektöründe bir iyileşme kaydedilmesine rağmen, seyahat sektöründeki düzelme oldukça sınırlı kalmıştır.
- Çin ekonomisinin büyümesinde yavaşlama görülmekte, ihracat boyutu ile de OECD'nin önde gelen ihracatçı ülkeleri ile kıyaslandığında daha kötü bir performans sergilemektedir. Ancak, Çin'in Covid-19 döneminde diğer tüm ülkelere göre istisnai bir büyüme kaydettiği ve ekonomik büyüme ve ihracatta görülen düşüşün esasen Covid-19 döneminde yaşanan büyümeye nazaran bir düşüş olduğu hususuna dikkat etmek gerekmektedir. Çin'in ihracatı, Covid-19 öncesi dönemine göre artmış bulunmaktadır.
- İçten yanmalı motorların ihracatı dünya genelinde durağan bir seyir izlerken, yeşil dönüşümün gerçekleşmesinde büyük öneme sahip olan elektrikli ve hibrit arabaların ihracatında son aylarda önemli bir artış kaydedilmiştir. Çin'in araba ihracatında elektrikli ve hibrit araçların payı artmıştır. Söz konusu araçların Çin'den ithalatında en büyük payı alan AB'yi Kore ve Japonya izlemiş; ABD ve Kanada ise en son sırada yer almıştır.
- Karadeniz Tahıl Girişimi'nin sona ermiş olması başta hububat ve yağlı tohumlar olmak üzere Ukrayna'nın ihracatını tehlikeye sokmaktadır. Geçtiğimiz yıl içinde aşağı Tuna havzasındaki akarsu ve limanların kullanılmasını esas alan AB'nin “Solidarity Lanes” hattı Ukrayna'nın ihracatında yeterince kullanılmamıştır. Piyasada hakim olan ihracatın başka yollarla devam edeceği beklentisi nedeniyle fiyatlarda ciddi bir artış yaşanmamış, fakat üretim azalmıştır.
4. İstihdam Piyasasının Görünümüne ve Sosyal Gelişmelere İlişkin Değerlendirmeler:
- İstihdam ortamında ortaya çıkan gelişmelere ve OECD'ye üye ülkelere gerçekleşen göçe ilişkin hazırlanan sunumda, istihdam ortamındaki sıkışıklığın sürmesine rağmen, istihdam piyasasında Covid-19 sonrasında toparlamanın devam ettiği ve iyileşmenin tüm işkollarında gözlemlendiği ifade edilmiştir
- Sunumun göç çalışmaları ile ilgili kısmında, OECD ülkelerine gerçekleşen göçün 2022 yılında 6 milyon kişi ile rekor seviyeye ulaştığı vurgulanmıştır. Anılan konuyla ilgili olarak, Ukrayna'daki savaş nedeniyle OECD ülkelerine 4 milyonun üzerinde Ukraynalının göç ettiği, bu kişilerin büyük çoğunluğunun Almanya'da, Polonya'da ve Çekya'da yaşadığı ifade edilmiştir.
- Sunumda devamla, 2022 yılında OECD ülkelerine iltica başvurularında artış yaşandığı vurgulanarak başvuruların ağırlıklı biçimde Suriye, Afganistan, Venezuela gibi ülkelerden gerçekleştirildiğine değinilmiştir. Mezkur konuyla bağlantılı olarak, mültecilerin işsizlik oranlarına dikkat çekilirken mültecilerin yüzde 80'inin ekonomik bakımından aktif bir grubu oluşturduğu, mülteci kadınlar ve erkekler arasında iş yaşamına katılımdaki farkın azaldığı belirtilmiştir.
- Son olarak, mültecilerin daha fazla çocuk sahibi oldukları, doğumların ilgili ülkelerdeki toplam doğum sayılarına etkisinin önemli olduğu ancak bu durumun toplam doğurganlık oranını esaslı biçimde etkilemediği vurgulanmıştır. Öte yandan, mülteci anneler ile ilgili ülkede doğmuş (native-born) anneler karşılaştırıldığında mülteci annelerin işgücüne iştirak etmekte geri kaldıkları belirtilmiştir.
🌍Inditex ve Uluslararası Hazır Giyim Federasyonu – IAF arasında hazır giyim ve tekstil sektöründe dönüşümü desteklemek adına bir çerçeve anlaşma imzalandı
Inditex ile dünyada 40'tan fazla ülkede 100 binden fazla üreticiyi temsil eden Uluslararası Hazır Giyim Federasyonu arasında, daha sürdürülebilir uygulamalar ve teknolojilerin benimsenmesini desteklemek, açık hedefler ve somut eylem hatları yoluyla küresel hazır giyim sektörünü dönüşüme yönlendirmek amacıyla bir çerçeve anlaşması imzalandı.
Anlaşma çalışma koşullarını iyileştirmeyi, çevreyi korumayı, döngüselliğe doğru ilerlemeyi, tedarik zincirinde şeffaflığı ve izlenebilirliği Teşvik etmeyi amaçlayan projelerin geliştirilmesini hedefliyor.
İmzalanan anlaşma sonrası konuşan Inditex CEO'su Oscar Garcia Maceiras hazır giyim federasyonlarıyla iş birliği yapmanın, hazır giyim ve tekstil sektörünün tamamına ulaşan, önümüzdeki sosyal ve çevresel zorlukları ele alan bir değişimi yönlendirmenin anahtarı olduğunu söylerken, imzalanan anlaşmanın bir bütün olarak sektörün standartlarının ve rekabet gücünün yükseltilmesine katkı sağlayacağını, en iyi uygulamaları geliştirmeye ve entegre etmeye, yeniliği Teşvik etmeye ve verimli teknolojilere yatırım yapılmasına olanak sağlayacağını kaydetti.
IAF Başkanı Cem Altan ise hazır giyim sektöründe sürdürülebilir dönüşümü sağlamak adına IAF'ın tedarik zinciri boyunca güçleri birleştirme vizyonuna Inditex'in ortak olmasının kendilerini heyecanlandırdığını, bu sayede sahadaki gerçek değişime odaklanılacağını, ilgili tüm taraflara faydalı sağlayacağını ve mevcut küresel sanayi girişimleri için olumlu etkiler yapacağını ifade etti.
IAF ve Inditex, anlaşma kapsamındaki kilit unsurları belirlerken, bunların arasında üretici ülkelerde endüstriyel kalkınmanın ilerlemesi, sıfır karbon emisyonu adına atıkları hammaddelere dönüştüren bir sektörel dönüşüm sağlanması, yenilenebilir enerji kullanımının benimsenmesi ve ekosistemler üzerinde daha az etkide bulunan süreçlerin desteklenmesi yer alıyor. Ayrıca çalışma koşullarının iyileştirilmesine güçlü bir vurgu yapılırken, iş sağlığı ve güvenliği ile sosyal koruma, çeşitlilik ve katılım gibi konularda işbirlikleri yapılmasını öngörüyor.
Aynı zamanda tekstil sektörünün çevreye etkilerinin ölçülmesi ve doğrulanması adına ortak bir çerçeve oluşturulması, dayanıklılığın teşvik edilmesi ve dijital etiketleme gibi şeffaflığı artırıcı uygulamaların benimsenmesi de anlaşma kapsamında yer alırken, bilgi sistemlerinin birlikte çalışabilirliğinin araştırılması ve küresel tedarik zincirlerinin dijitalleşmesi ile verimliliğinin artırılması da anlaşmanın hedefleri arasında yer alıyor.
🌍Hızlı Moda Markaları AB'nin Atık Dağı Baskılarına Hazırlanıyor
AB'nin giyimde geri dönüştürülen içerik için belirli hedefleri yok, ancak 2030'a kadar AB'de satılan tüm tekstil ürünlerinin büyük ölçüde geri dönüştürülen liflerden oluşmasını amaçlanıyor.
Şu anda giyimlerin yalnızca %1'den azı bu şekilde geri dönüştürülüyor ve süreçler hala geliştirilmekte. Moda Re, bu payın önümüzdeki üç ila dört yıl içinde %70'e çıkmasını bekliyor. Şu an için, geri dönüşümün büyük bir kısmı, bulaşık bezi gibi daha düşük kaliteli ürünler için yapılıyor.
Moda Re'nin bağışlanan giysilerin neredeyse yarısı, Afrika ülkeleri gibi ülkelere yeniden satış için gönderiliyor. Ancak bu giysilerin bazıları kullanılamayacak durumdaysa, çöplere gitmesi de kirlilik sorununa yol açabilir.
Avrupa Komisyonu'nun önerdiği kurallar, hasarlı ürünleri çöpe atan kötü niyetli işletmelere sınırlamalar getirmeyi amaçlıyor ve ülkelerin malzemeyi sürdürülebilir bir şekilde yönetme yeteneklerini göstermelerini gerektiriyor.
Şu anda Moda Re'nin bağışlanan giysilerin yalnızca %8'i ikinci el mağazalarında satılıyor. Şirket, bu miktarı artırmak için İspanya'da ikinci el mağaza sayısını iki katına çıkarmayı planlıyor.
🌍Kamboçya'daki Hazır Giyim İşçileri Konusunda Başarısız Olan Markalar Arasında Adidas ve Nike da Bulunuyor
ActionAid tarafından yayınlanan ve Adidas, New Balance, Nike ve Puma gibi büyük spor giyim markalarının Kamboçya'daki giyim işçilerini yoksulluğun altında bıraktığını iddia eden "Stitched Under Strain" adlı raporda, pandemi döneminde işçilerin uzun vadeli ücret ve hak kayıpları, işçilerin günlük gerçekliği olarak tanımlanarak detaylandırılıyor.
Araştırmaya katılan 300 işçinin dörtte biri son üç yılda yasal asgari ücretin 10 dolar artmasına rağmen 2020'den beri aylık gelirlerinin düştüğünü bildirdi. Fazla mesai dahil edildiğinde, katılımcıların çoğunluğu pandemi öncesine göre daha az kazandığını söyledi.
Kamboçya'da giyim eşyası ihracatı %19'luk bir yıllık düşüşle gerilerken, işçiler için fazla mesai saatlerinin azalması büyük bir endişe kaynağı oldu. İşçiler, gelirlerini artırmak için fazla mesaiye güveniyor, ancak pandemi öncesinde ortalama aylık 36 dolar ek gelir elde ederken, şimdi bu miktar 2023'te 12 dolara kadar düşmüş durumda.
İşçiler, artan yaşam maliyeti ve finansal belirsizlik nedeniyle borç batağına sıkışıyor. Rapor, markaların Kamboçya'daki işçilerin haklarını ve refahını öncelikli tutmadığını vurguluyor. Bu nedenle işçilere adil ücret ve daha iyi çalışma koşulları sağlanması gerektiği çağrısında bulunuyor.
Adidas ve Puma gibi bazı markalar, işçilere asgari ücretin üzerinde ödeme yaptıklarını savunuyorlar. Ancak aktivistler, Adidas'ın tedarikçilerinin işçi hakları ihlallerine karşı sorumluluk almadığını iddia ediyorlar. Nike da benzer şekilde eleştiriliyor.
Kamboçya, 2024 için asgari ücret görüşmelerine başlarken, işçi aktivistleri yasal asgari ücretin işçilerin ihtiyaçlarını yeterince karşılayıp karşılayamayacağı konusunda şüphelerini dile getiriyorlar. Asgari ve yaşam maaşı arasında büyük bir fark olduğunu belirtiyorlar ve uluslararası markaların işçilere destek olmalarını talep ediyorlar.
🌍Sosyal Denetimler Hazır Giyim İşçilerini Korumakta Başarısız Olmakla Suçlanıyor
Uluslararası araştırma ve savunma grubu olan İnsan Hakları İzleme Grubu (Human Rights Watch), giyim işçilerini korumak için markalar tarafından kullanılan sosyal denetimleri ve sertifikaları "tamamen yetersiz" olarak nitelendirdi.
İnsan Hakları İzleme Grubu, 2018 yılında bir Avrupa giyim markası tarafından sağlanan 40 giyim fabrikasının sosyal denetim raporlarını inceledi. Çoğunluğunun sendika özgürlüğü konusunu ele almadığını tespit etti. Ayrıca bazı raporların diğer fabrikaların denetim raporlarından alınan bir dille oluşturulduğunu tespit etti.
İnsan Hakları İzleme Grubu bu eksikliklerin ciddiyetini göstermek için bu yıl sendika lideri Shahidul Islam'ın öldürülmesini örnek gösteriyor ve markaların tedarik zincirlerindeki fabrikalarda işçi haklarını nasıl izlediklerini yeniden düşünmelerini tavsiye ediyor. İslam'ın fabrika işçileri adına arabuluculuk yaptıktan sonra öldürüldüğü iddia ediliyor. İnsan Hakları İzleme Grubu, fabrikanın daha önce üçüncü taraf sağlayıcılar tarafından iki sosyal denetime tabi tutulduğunu, ancak bu raporların genellikle yayınlanmadığını belirtiyor.
İnsan Hakları İzleme Grubu'nun kurumsal sorumluluk direktörü Aruna Kashyap, sosyal denetim ve sertifikaların, özellikle bağımsız sendika kurma veya katılma hakkını savunan işçilere yönelik şiddeti ve tacizi önlemede yetersiz olduğunu vurguluyor.
İnsan Hakları İzleme Grubu, tüm sosyal denetim ve sertifika raporlarının kamuoyuna açıklanmasını talep ediyor ve bu mekanizmaların özgürlük birliği ile toplu pazarlık konularını ele almada uygun olmadığını savunuyor. İnsan Hakları İzleme Grubu giyim markalarının bunun yerine "izleme ve şikâyet çözüm sistemi" oluşturmasını ve Bangladeş'te faaliyet gösteren bağımsız sendikalar ve insan hakları kuruluşları ile işbirliği yapmasını öneriyor.
Denetimler ve sertifikaların hatalı olmaları veya şeffaflık eksikliği nedeniyle, insan haklarına yönelik denetimler için güvenilir bir araç olarak kullanılamayacaklarını vurguluyor.
Bu sosyal denetimlere yönelik eleştiriler daha önce işçileri korumada etkili olmadığına dair endişelerle örtüşüyor; 2019'da yapılan bir çalışmada milyar dolarlık sosyal denetim endüstrisindeki kurumsal ihmali ve sorumluluk eksikliği ortaya koyulmuştu.