Bülten Sıra No: 2011/125

Marka Taklidi ve Marka Tescili

21 Mart 2011, Pazartesi

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)’nden alınan bir yazıda; son dönemde, Dış Ticaret Müsteşarlığı bünyesinde oluşturulan Pazara Giriş Engelleri (PGE) Çalışma Grubu’na yapılan bildirimler kapsamında, özellikle Orta Doğu’ya ihracat yapan firmalarımızdan, giderek artan oranda, ürünlerine ait markaların bu ülkelerde taklit edildiği hatta taklit malların başka ülkelere ihraç edildiğine dair şikayetler alınmaya başlandığı belirtilmiştir.

Markanın bir fikri mülkiyet hakkı çeşidi olduğu ve fikri mülkiyet haklarının korunması konusunda ülkesellik prensibinin geçerli olduğu; ülkesellik prensibine göre, bir fikri mülkiyet hakkının, hangi ülkede korunmak isteniyorsa o ülkenin mevzuatı çerçevesinde ve sadece o ülkenin sınırları içinde korunduğu; diğer bir ifadeyle, fikri mülkiyet haklarının ihlali durumlarında, ihlalin geçekleştiği ülke sınırları içerisinde vuku bulan ihlalin önlenmesi ve doğan zararın tazmininin esas olduğu; marka ihlalinden doğan zararların tazmini konusunda uluslararası tahkim gibi başka bir makam yetkilendirilmedikçe markanın korunması ve ihlalden doğan zararların tazmininin ilgili ülke mahkemelerinden talep edilmektedir.

Bununla birlikte, fikri mülkiyet haklarının uluslararası anlaşma ve sözleşmelere de konu olduğu; markalar ile ilgili olarak, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)’nün Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları (TRIPS) Anlaşması, Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) kapsamında yer alan Paris Konvansiyonu ile Madrid Protokolü’nün temel metinler olarak karşımıza çıktığı; bahse konu metinlere ilişkin ek’te yer alan bilgi notunun incelenmesinden de görüleceği üzere, TRIPS Anlaşması ve Paris Konvansiyonu’nun, fikri mülkiyet haklarının korunması için, üye/taraf devletlerin, kendi iç hukuklarında yer vermeleri gereken asgari koruma şartlarını hükme bağladığı; bu anlamda, bahse konu metinlerin, ülkelere fikri mülkiyet haklarının korunması için ne yapılması gerektiğini dikte etmekle birlikte, asıl korumanın, ülkesellik prensibi çerçevesinde ülkenin içinde aranabildiği; Madrid Protokolü’nün ise, markaların tesciline ilişkin bir birlik kurduğu; ülkemizin DTÖ’ye üye, Paris Konvansiyonu ve Madrid Protokolü’ne ise taraftır.
 
Bu çerçevede, yukarıda değinilen anlaşma ve sözleşmelere üye/taraf tüm ülkelerin fikri mülkiyet haklarının korunmasını sağlayacak mevzuatı iç hukuklarına geçirmeleri gerektiği; ancak, hakların aranabilmesi için, öncelikle ihlalin gerçekleştiği ülkelerde yasal anlamda hak sahibi hale gelmenin, yani markayı tescil ettirmenin ön şarttır.
 
Uluslararası tescilin iki şekilde yapılabildiği; Madrid Protokolü’ne taraf olmayan ülkelerdeki tescil işlemleri için her ülkenin kendi ulusal ofisine başvuruda bulunmak, ayrı ayrı ücret ödemek ve farklı dillerde formlar doldurmak gerektiği; ek’te yer alan bilgi notundan da görüleceği üzere, Madrid Protokolü’ne taraf ülkelerde ise, ayrı ayrı her ülkede değil, tek bir dilde yapılacak tek bir başvuruyla markanın talep edilen birden fazla ülkede tescil ettirilebilmesinin sağlanabildiği bildirilmektedir.
 


Bültenlerimizi email ile almak istiyorsanız tıklayınız.